1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Sokak Meclisi’ne Kars’tan katılım
Sokak Meclisi’ne Kars’tan katılım

Sokak Meclisi’ne Kars’tan katılım

KESK Dönem Sözcüsü Oğuz Saçu: İnsanca bir yaşam, eşit, özgür ve demokratik Türkiye için 8 Ekim’de Ankara’dayız

A+A-

KESK Kars Şube ve Temsilcilikler Platformu, insanca bir yaşam, eşit, özgür ve demokratik Türkiye için 8 Ekim’de Ankara’da olacak.

KESK Kars Şube ve Temsilcilikler Platformu Dönem Sözcüsü Oğuz Saçu, platform adına yaptığı açıklamada, 8 Ekim’de Ankara’da kurulacak emekçilerin, ezilenlerin Sokak Meclisi’ne katılacaklarını açıkladı.

Saçu’nun açıklaması şöyle:

“AKP hükümetinin politikaları her geçen gün yoksulluğu ve işsizliği artırırken; gelecek endişesi tüm toplumu sarmış durumda. Seçimlerde aldığı oy oranının yarattığı sarhoşluğun etkisinden kurtulamayan AKP, hem iç hem dış politikada attığı adımlarla ülkemizi hızla uçurumun eşiğine sürüklüyor. Siyasetin, ekonominin, toplumsal ve sosyal yaşamın sermayenin çıkarları doğrultusunda şekillenmesi hızlanarak sürüyor.

EKONOMİ SERMAYE İÇİN BÜYÜRKEN EMEKÇİLER İÇİN KÜÇÜLÜYOR!

Bir taraftan zenginlerin sayısı artarken, diğer taraftan gerçek işsizlerin sayısı 6 milyona ulaşmış durumda. 2008 krizinin başlangıcında Türkiye’nin ilk 100 zenginin toplam servetleri 56 milyar dolar iken, üç yıl içinde bu rakam yüzde yüz artarak 104 milyar dolara çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre her ne kadar ekonominin 8.8’lik bir büyüme gösterdiği, kişi başı milli gelir 15 bin 119 lira olduğu açıklansa da, emekçiler bu büyümeden pay istediklerinde “kaynak yok” deniliyor.

YOKSULLUK VE ADALETSİZLİK KADERİMİZ DEĞİLDİR!

Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesiminin toplam gelirdeki payı yüzde 30.4 iken, en yoksul kesimin 10’luk kesimin payı ise yüzde 2.3. Yani en zengin ile en yoksul kesim arasında tam 13 kat fark var. Türkiye gelir dağılımındaki bu adaletsizliğiyle, OECD ülkeleri arasında da Meksika’dan sonra ikinci sırada. Açlık sınırının 1.000 TL, yoksulluk sınırının 3.000 TL’ye dayandığı koşullarda net 658 TL. asgari ücretle milyonlarca insan çalıştırılıyor. Kamu emekçileri ise ortalama 1500 TL maaş alarak açlığa yakın yoksulluğa uzak bir yaşam sürdürüyor.

AKP EMEKÇİYE DÜŞMAN POLİTİKALARINI IMF’YE SADAKATLE UYGULAMAYA DEVAM EDİYOR!

Kıdem tazminatının kaldırılarak fona devredilmek istenmesi, esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması, düşük ücret dayatması, sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerinde ticarileştirmenin hızlandırılması, örgütsüzleştirmenin yaygınlaştırılması düzenlemelerine yer verilen 61. hükümet programı, AKP’nin emek düşmanı politikalarda ne kadar pervasızlaştığını gösteriyor.

DEMOKRASİ ASKIDA, TOTALİTER BİR DÜZENE DOĞRU GİDİYORUZ!

AKP, liberal-muhafazakar bir ülke tahayyülüne uygun biçimde “yeni bir düzen” inşa etmeye çalışıyor. Yukarıdan hükümet aşağıdan cemaat eliyle toplum kuşatılmakta, medyası, polisi ve yargısıyla herkesi dinleyen ve izleyen korkuya dayalı büyük bir gözaltı düzeni yaratmak istiyor. Kendisi gibi düşünmeyen herkes susturuluyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü yerine savaş politikalarına dönülüyor. Sorunun barış, eşitlik ve özgürlük temelindeki çözümünü savunarak; silahların susmasını, Türk veya Kürt hiçbir ananın yüreğinin yanmamasını isteyen, “Artık yeter kimse ölmesin” diyenlerin sesi kısılmak isteniyor. Türkiye’de emekçilerin, halkın yıllardır yaşadığı sorunların giderek ağırlaşmaya başladığı koşullarda, yaşanan haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı sesini yükseltenler, demokratik tepkilerini dile getirenler şiddetle bastırılırken, işçiler ve kamu emekçileri başta olmak üzere, çevrecilerin, mühendislerin, hekimlerin ve toplumun diğer kesimlerinin talepleri duymazlıktan, görmezlikten geliniyor.

KHK’LER İLE TBMM DEVRE DIŞI BIRAKILARAK, ÜLKE YÖNETİLMEYE ÇALIŞILIYOR!

AKP, seçimlerden önce aldığı Kanun Hükmünde Kararname yetkisini hiçbir hukuksal denetim takmaksızın pervasızca kullanıyor. KHK’ler ile Türkiye’nin siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel çehresi yeniden şekillendiriliyor. Kamunun yapısı sermayenin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde her gün çıkarılan KHK ‘ler ile düzenlenmeye çalışılıyor. Bakanlıklar, KHK’ler ile yapboz tahtasına çevrilirken, kamu kuruluşları kar amaçlı çalışan şirketlere dönüştürülmek isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve SHÇEK Teşkilat Yasaları KHK ile değiştirilerek esnekleştirme ve güvencesizleştirme kamunun tüm kurumlarında hızla yaygınlaştırılıyor.

GREVSİZ TOPLU SÖZLEŞME, TOPLU SÖZLEŞMESİZ SENDİKA OLMAZ!

12 Eylül 2010 referandumuna sunulan anayasa değişikliği ile kamu emekçilerine “toplu sözleşme” düzeni getireceğini ve çalışma yaşamının demokratikleştireceğini söyleyerek oy toplamaya çalışan AKP, geçen bir yıllık süreçte hiçbir adım atmamıştır. Şimdi de 4688 sayılı sahte sendika yasasında kimi tadilatlar yaparak kamu emekçilerini oyalamaya çalışıyor. Kamu emekçileri KESK öncülüğünde yirmi yıldan fazladır Grevli Toplu Sözleşmeli bir yasa mücadelesi veriyor. Kamuda çalışan tüm emekçilerin sendikalarda örgütlenebilmesini savunuyor, örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmiyoruz. Grev ve Toplu Sözleşme Hakkımızı yasal teminat altına almayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmedik, etmeyeceğiz.

KESK ÜYELERİNİ BAŞKA HİÇBİR KONFEDERASYON TEMSİL EDEMEZ!

Hükümet kendisine yakın konfederasyonları kollayarak kamu emekçilerinin geleceğini ipotek altına almak istiyor. Kamu emekçileri adına görüşmelere katılacakları kendi yandaşlarından oluşturmak istiyor. KESK üyelerini, demokratik kanallardan seçilerek gelen yöneticilerimiz dışında kimsenin temsil etmesine izin vermeyeceğiz. Üyelerimizin ve tüm kamu emekçilerinin mali, sosyal ve çalışma şartlarına ilişkin taleplerini toplu sözleşme masasında bugüne kadar olduğu gibi KESK olarak savunmaya devam edeceğiz.

KAMU EMEKÇİLERİ KENDİ GELECEKLERİNE KENDİLERİ KARAR VERMELİDİR!

Anayasada oluşturulan Kamu Görevlileri Hakem Heyeti ile grev hakkımız zımnen yasaklanıyor. AKP, Hakem Heyetinin bileşimini kendi çoğunluğunda oluşturarak yıllardır yaptığı gibi kendi çalıp kendi oynamaya çalışıyor. Oysa çalışma yaşamında gerçek bir demokrasi sağlanabilmesi için toplu sözleşmede uzlaşmazlık olması halinde kamu emekçilerinin kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır. Referandum sandığında toplu sözleşmenin kabulü ya da greve çıkma oylanabilmelidir.

İNSANCA YAŞAMI SAVUNUYOR, EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ!

Türkiye, ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda yaşanan gelişmelerin tamamında büyük bir çözümsüzlük içinde ilerlemektedir. Bir taraftan güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik ve yoksulluk politikaları alabildiğine yaygınlaşırken, diğer taraftan insanca yaşam, eşit, özgür ve demokratik Türkiye talep eden toplumun örgütlü kesimleri gerek yasal, gerekse fiili uygulamalarla kuşatılarak sindirilmek, yok edilmek istenmektedir. Grevli toplu sözleşme ve örgütlenme hakkını savunan kamu emekçilerinden kıdem tazminatlarının gasp edilmesine direnen işçilere; "sağlıkta dönüşüm" aldatmacasına karşı koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarına; Toprağını, suyunu, havasını ve yaşama haklarını savunanlardan, evde-sokakta ve iş yerinde var olma mücadelesi veren kadınlara; Özerk-demokratik-bilimsel üniversite mücadelesi yürüten öğrenci gençlikten, “artık kimse ölmesin” diye haykıran barış yanlılarına kadar herkesi, Ortak talepler etrafında birleşmeye, düzenin “yeni yüzüne” karşı insanca yaşamı savunmak, Eşit, özgür, demokratik Türkiye‘yi yaratmak için 8 Ekim’de Ankara’da kurulacak emekçilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi ”ne katılmaya çağırıyoruz.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.