1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Şahin: Kars kültürüne sahip çıkalım!
Şahin: Kars kültürüne sahip çıkalım!

Şahin: Kars kültürüne sahip çıkalım!

Kısa adı KOTODER olan Kars Oyunları, Türküleri ve Ozanları Derneği Başkanı Salih Şahin, Kars türküleri, oyunları ve ozan havalarının komşu ülke ve iller tarafından sahiplenildiğine dikkat çekti.

A+A-

Bu yönde Sivil Toplum kuruluşları ve gazetecilerden destek isteyen Şahin, Valilik, Belediye ve Kafkas Üniversitesini de bu kültüre sahip çıkmadıkları için eleştirdi. Aynı zamanda Müzik Araştırmacısı, Derlemeci ve Gazeteci - Yazar Şahin, kedisine ait müzik evinde konu ile ilgili olarak basın toplantısı düzenledi. Şahin, son yıllarda Kars türküleri ve ozan havalarının giderek kaybolmaya yüz tuttuğunu, bu alanda Kars kültürünün Azeri müzik kültürü adı altında tanıtıldığını ve gerçek Kars müzik kültürünün kaybolduğuna da vurgu yaptı.

Şahin, Kars ve çevresinin yöresel müzik kültürünü, Ermenler ve Erzurum kendisine aitmiş gibi gösterip tescil ettirirken, Kars’ın da Azerbaycan müzik kültürü ile her yerde temsil edilmesini de eleştirdi.

Aynı zamanda gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Araştırmacı Yazar ve KOTODER Başkanı Şahin toplantıda: Kars’ın folkloru ve kültürü nereye gidiyor? Diye bu konuya dikkat çekmek istediğini söyledi. Şahin, kurduğu kısa adı KOTODER olan Kars Oyunları Türküleri ve Ozanları Derneği ise Kars’ın oyunlarını, türkülerini, ozan havalarını, kendine öz ezgilerini toparlamak, kaynak haline getirmek, görüntü ve kitap halinde getirerek yayınlamak ve gelecek nesillere sağlıklı birer kaynak oluşturmak olduğunu da kaydetti.

Bütün bu konuları Babası Şahin Karaşahin’den bir miras ve göreve olarak ta aldığınıbelirten Şahin, “Babam 1955’den 1980 yıllarına kadar Kars’ın müzik kültürü için yoğun bir çalışma yaptı. Kendisi Ankara Radyosu’ndan Muzaffer Sarısözen’in talebesiydi. Kars’ta Kars Radyosu’nda Serhat’tan Sesler Korosunu oluşturdu. Burada gençleri yetiştirdi. Kars, Ardahan ve Iğdır türkülerini köy köy dolaşarak derledi, yönlendirdi ve besteledi. Bu yörenin oyunlarını, türkülerini, ozan havalarını dile getirdi vecanlandırdı. Babamın döneminde ben çocuktum ve her şeyi gözlemliyordum. Aşıklarımız o zaman 13-14 perdeli kopuz dediğimiz sazla çalıp söylüyorlardı. Yani ‘Si Bemol’ yoktu. Yarım çeyrek sesler olmadığı için de ezgilerimiz oldukça bozuk çalınıyordu. Babam 23-24 perdeli uzun saplısazla o dönemin ezgilerinin nasıl çalınacağını öğretti ve aşıklarımızda kopuzdan vazgeçerek Türk Halk Müziği tarzında saz çalmaya başladılar. Babamın çalışmalarıyla çok sayıda aşık türküsü, yöresel türkü derlendi. “dedi.

BU GÖREVİ BABAMDAN BEN DEVRALDIM

Babası Şahin Kara şahin’in rahmetli olmasının ardından bu görevi kendisinden devraldığını da kaydeden Şahin: “Babamın rahmetli olmasından ve birazda küserek göçüp gitmesinden sonra bu görevi ben devraldım. Ben, Babamın döneminde, Serhat’tan Sesler Korosunun bağlama gurup şefiydim. Daha sonra TRT için denetim bantları oluşturduk. Çok sayıda kişi yetiştirdim. 1977 yılında rahmetli Nida Tüfekçi başkanlığında Kars’ta sınav yapıldı. Benim yetiştirdiğim kişilerle birlikte 17 kişi kazanıldı. Bunların halen birçoğu TRT’de ve Kültür Bakanlığında profesyonel sanatçı olarak çalışıyorlar. Babamın döneminden devraldığım müzik, halk türküleri, halk oyunları ve aşıklık gelenekleri üzerine çalışmalarımı kitaplar haline getirdim çok sayıda türkü derledik. Ancak bundan kimsenin ve Karsıların pek haberi yoktur. Çünkü bu konunun üzerine gidilmiyor. Benim yakındığım konu şu benim çalışmam olduğu için bunun değerlenmesini istemiyorum.” Diye konuştu.

YAPTIĞIMIZ DERLEMELER KARS’IN ÖZ KÜLTÜRÜDÜR

Yıldan beridir Kars ve çevresinde yaptığı derlemelerin Kars’ın öz kültürü olduğunu da belirten Şahin açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

“Bizim burada yaptığımız derlemeler Kars’ın öz kültürüdür. Kars’ın öz kültürünün ortaya çıkması içindir. Diğer üzüldüğüm bir konu da var. Özellikle çekime gelen bazı televizyon ekipleri gelip diyorlar ki: ‘Kars’ı biz tanıtmak istiyoruz.’Güzel de Kars’ı tanıtmak için ne yapacaksız? Oyunlarını, türkülerini, aşıklarınınasıl tanıtacaksız. Çok güzel bir şey. Ama Kars, denilince, Kars türküsü denilince Azeri Türküleri akla geliyor. Kars, denilince Kafkas oyunları akla geliyor. Kars, denilince yine Kafkas bölgesinin ezgileri akla geliyor. Oysa ezginin ve mekanın yeri başkadır. Kars’ın kendi türküleri, kendi aşıklarıve oyun havaları var. Bu demek değildir ki biz Azeri türkülerinden, Kafkas oyunlarından diğer Kafkas bölgelerinden aldığımız ezgileri uygulamayalım. Ama benim kültürümün kaybolması, dışlanması, unutulmaya çalışılması, bizim için bir azizliktir. Ben en çok ona üzülüyorum. Yani bizim o kadar türkümüz var, özel oyunlarımız var, aşık havalarımız var.

“IĞDIR’IN AL ALMASI” GUBA’NIN AL ALMASI, “IĞDIR’IN YOLLARI DAŞLI” DA ŞİRVAN’IN YOLLARI DAŞLI DIR

Aşıklarımız bunları bilmezler. Bizi sadece Azeri türküleriyle temsil ediyorlar. Örneğin. Azerbaycan’daki notalara baktığımızda bizim Kars türküsü diye bildiğimiz türküler, Azerbaycan kökenlidir. Örneğin “Iğdır’ın al alması” olarak söylenilen türkü bize ait değildir. Azeri türküsü olduğu gibi adı da “Guba’nın al alması”dır. “Iğdır’ın yolları daşlı” daŞirvan’ın yolları daşlı”dır ve bize ait değildir yani kelime oyunlarıyla kendimize mal etmişiz. Ben buna karşıyım. Üstelik babamın ve benim derlediğim birçok türkü de sahipsizlikten kelime oyunlarıylaErzurum’a mal edildi. Ben ona da karşıyım. Benim kültürümüzün başka yerlere mal edilmesine de karşıyım. Bu bir eser kaçakçılığı gibidir. Yani bu bölgenin kültürünü, geleneklerini, türkülerimizle ortaya koymalıyız. Onu da kaldırıp başka bir ile mal edeceğiz. O zaman bu ilin kültürünü başka yere satmış oluyoruz. Bunun önüne geçmemiz lazım. Atatürk diyor ki “Bir toplum kültürünü kaybederse, o toplum yok olmaya mahkumdur.” O zaman biz kültürümüzü korumak zorundayız.

AŞIKLARIMIZ, AZERBAYCAN VE GÜRCİSTAN KÜLTÜRÜYLE KENDİLERİNİ ORTAYA KOYUYORLAR

Bizim aşıklık geleneğimizde aşıklarımız, niye iyi bir seviyeye gelmemişler diye hep bundan yakınıyorlar. Çünkü aşıklarımız hep Azerbaycan ve Gürcistan müzik kültürüylekendilerini ortaya koyuyorlar. Kendi kültürüyle meşhur olan tek bir aşığımız yoktur. Edebiyatçılarımız aşıklarımızı bu zamana kadar yanlış yönlendirdiler. Mesela aşıklar bayramında ben 4 yıl jüri üyeliği yaptım ve umduğumu bulamadığım için de ayrıldım. Artık Aşıklar bayramına katılmıyorum. Uygulamalarıiyi bulmadığım için katılmadım. Aşıklar bayramında yapılan yarışmalarda bu yörenin kendi öz müziğini kimse sormuyor. Hep bilinen ezgilerle,basmakalıp şeylerle yıllardır hep aynı şeyler yapılıyor. Türkiye’de 40 yıldır aşıklar bayramı yapılıyor. Konya’dan sonra 8 yıldır da Kars’ta yapılıyor. 8 yıldan buyana da tek bir türkü, tek bir aşık havasıderlenemedi. Çünkü amaç yeni türkü elde etmek değil. Amaç nedir? Aşıklar sadece çalıp söylesinler sohbet etsinler. Nereye kadar böyle gidecek?

TÜRKÜLERİMİERMENİSTAN DA SAHİPLENDİ

Bizim türkülerimizi Ermenistan ile birlikte başta Erzurum olmak üzere diğer komşu iller sahiplendi. Oyunlarımıza da sahip çıktılar. Aşık havalarına sahip oldular. Ermenistan’da yapılan çalışmalara baktığımızda, bizim ezgileri alıp notalandırmışlar ve UNESCO vasıtasıyla da tescil etmişler. Ama biz halen uyuyoruz ve sadeceAzerbaycan kültürüyle kendimizi ifade ediyoruz. Nereye kadar? Ben hatırlıyorum TRT de çalıştığımız dönemlerde ‘Seans’ dediğimiz 15 dakikalık sanatçıprogramları vardı. Bu programda yöremizden sabnatçılar 5-6 türkü okurlardı. Mutlaka içinde uzun hava ve Kars türküsü olurdu. ŞimdiKars türküsü yok. Bizim kültürümüz nereye gidiyor? Ben çok üzülüyorum. Uyanmamız lazım. Bu amaçla ben Türkiye Türkü Bayramı düzenledim. İlk kez Kars’ta düzenlendi. Uygulanan kurallar da ilk kez Kars’ta uygulandı. Amacım da öncelikli olarak hiç bilinmeyen aşık havalarını derlemekti. Beste türkü yaptırmaktı. Bu yörenin türkülerini ortaya koymaktı. Bu amaçla jüri üyesi ise TRT Ankara Radyosu yurttan sesler koro şefi idi. Ankara Kültür ve Turizm Bakanlığı devlet korosu şefi jüri üyesiydi. Dünyanın tek aşık kökenli öğretim üyesi de jüri üyesiydi. Ben de jüri başkanıydım. Yani ben kendime güvenmeseydim öyle değireli bir jüriyle çıkmazdım.

TÜRKÜ BAYRAMINDA 50 YENİ TÜRKÜ DERLEDİK

Ve biz Türkiye’de ilk kez Kars’ta düzenlediğimiz Türkü Bayramında 50 kadar yeni türkü derledik. Daha sonra da notalandırdık ve kitap haline gelmesi için de belediye başkanımızın önüne getirdik. Çünkü Türkü Bayramını belediyenin desteği ile yapmıştık. Notalıkitap, 3 senedir belediye başkanının önünde bekliyor. Çünkü önemsiz bir çalışma olarak değerlendiriyor. Yani biz folklorumuz, kültürümüz, aşık havalarımız kaybolmasın derleyelim ortaya çıkarıl diye çalışma yaparken yapılan kitaplara bakıyorum hep bilinen şeyler.

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ, ÖZ KÜLTÜRÜMÜZE İLGİSİZ

Maalesef bu konunda Kars Kafkas üniversitesine kırgınız. Öz kültürümüze sahip çıkmıyor. Öğretim görevlileri çalışmıyorlar. Öğrencilere ödev veriyorlar onlarda gelip oradan buradan bularak götürdükleri bilgileri kitap haline getirmişler. O arkadaş ta masasına oturmuş kitap yayınlamış. Böyle kitap yayınlanmaz. Valilikte yapılan bazıçalışmalar var. Kitaplara bakıyorum hiçi birisi kaynak gösterilecek bir kitap değil, hepsi bilinen şeyler ve yalan yanlışlarla dolu. Rahmetli eski senatörlerden Muzaffer Şamiloğlu, 25-30 sene kadar önce bir fıkra kitabı yayınladı. Bu fıkralar Kars Valiliği tarafından çıkartılan kitapta yeniden derlenmiş gibi gösteriliyor.Yazık. Bu adam öldü diye O’nun eserlerini nasıl valilik adına yayınlarsın? Kafkas Üniversitesinin yayınlarına baktığınızda hatalardan geçilmiyor. Ne Kars valiliği ne Kafkas Üniversitesi, ne de sivil toplum örgütleri gelip de “Kardeşim karsın geçmişini,kültürünü kaybetmeyelim, sahip çıkalım” diye bir destekte bulunmadılar. Kars türküleri deyince gülüşüyorlar. Kars’ın kendi oyunları dediğimizde alay ediyorlar.

“KİZİROĞLU MUSTAFA BEY” TÜRKÜSÜ, AŞIK DURSUN CEYLANİ’YE AİTTİR VE MUZAFER SARISÖZEN DERLEMİŞTİR

Örneğin Murat Çobanoğlu ‘Kiziroğlu Mustafa Bey’ türküsü ile meşhur oldu. Çünkü hiç duyulmamıştı o zamana kadar. Oysa bu türkü, Aşık Dursun Ceylani’den Muzaffer Sarısözen tarafından derlenen bir türküdür. Yani yeni bir tarz, ezgi olduğu için isim yaptı. Ama bizim aşıklarımız isim yapamıyorlar. Çünkü bilinen ezgilerle söylüyorlar. Aşıklık, edebiyat öğretmeninin yöneteceği bir dal değildir. Aşıklar bayramında bakıyorum fizik öğretmeni jüri başkanıoluyor. Aşıklığı bilseler, ezgisini çalabilseler, aşıklık yapsalar üzülmeyeceğim. Peki ne buldunuz? Hiç bir şey, çalıp söyledik, güldük, yedik, içtik ve hatıra fotoğrafı çektirdik. Peki nereye kadar bu? Peki müziği değerlendirilmeyecekse, ezgilerle yön verilmeyecekse bunu biz niye yapıyoruz? Yıllardır hep aynı şeyler. Kars’taki aşıkların sorunları çözülmezken Türkiye aşıklar bayramı ve ulusal aşıklar bayramı diyoruz. Bizim basın olarak bir görevimiz var. Kars’ın kaybolan kültürüne, geleneklerimize, ezgilerimize nasıl sahip çıkacağız? Bunun desteklenmesi lazım. Ben kitap haline getirdim. Belediye Başkanımızın önünde bekliyor. Çünkü onada notaları karınca yuvalarına benzetiyorlar. Bu da geleceğimiz açısından çok üzücüdür.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.