
Harakani sevgisi kıyamete kadar
Harakani sevgisi kıyamete kadar devam edecek...
Seyyid Ebu’l Hasan Harakani Vakfı Başkanı Yavuz Uzgur; Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) Ebu’l Hasan Harakanî Uygulama ve Araştırma Merkezi, Seyyid Ebu’l Hasan Harakani Vakfı’nca, 11-12-13 Ekim tarihlerinde düzenlenen ve 3 gün süren 1. Uluslararası Harakani Sempozyumuyla ilgili değerlendirmede bulundu.
“Dünyanın dört bir köşesinden Harakani (Hz.) aşkıyla Gazi Kars’ımıza teşrif eden (Hz.) Harakani dostları hepinize teşriflerinizden dolayı teşekkür ediyorum.” diyen Seyyid Ebu’l Hasan Harakani Vakfı Başkanı Yavuz Uzgur, “Birçok medeniyet ve kültürün yaşadığı Anadolu toprakları 10. asırdan 13. asrın sonuna kadar Müslüman Türkler tarafından yeniden inşa edilmiştir. İki yönlü fethin gerçekleştirildiği Anadolu, fikir adamları, mutasavvıflar, devlet adamları, şair ve sanatkarlar tarafından maddi ve manevi olarak yapılandırılmıştır. Anadolu’nun mana ve kültür önderlerinin yapmış olduğu hizmetler, ilim, irfan sevgi ve hoşgörüleri bugün hala insanlarımızın gönüllerinde yaşamaktadır ve Allah’ın izniyle kıyamete kadar da devam edecektir.” dedi.
HARAKANİ’NİN İRFAN IŞIKLARI
Anadolu coğrafyasının İslamlaşmasında, sevgi ve hoşgörüyle mayalanmasında kurumsal olarak ilk hareket ve hedefin şüphesiz ki Ebu-l Hasan Harakani Hazretlerine ait olduğunu da belirten Uzgur, “Halkımızın hafızasında ve gönüllerinde silinmez heyecan bırakan birçok alim, veli, yol gösteren mürşitler ve kahramanlar Harakani’nin irfan ışıkları altında toplanarak onun önderliğiyle kendi zamanında ve kendisinden sonra Doğu’dan ve Batı’dan Anadolu’ya gelerek maddi ve manevi fütuhatı gerçekleştirmişlerdir. Bu fütuhat suya atılan taşın meydana getirdiği daireler gibi asırlar içerisinde genişledikçe genişlemiş ve tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmıştır.” diye konuştu.
MEDENİYETİNİN DOĞU’DAKİ KAPISI: KARS
Sevgi, hoşgörü ve insanın gönlüne yücelik ulaştırma medeniyetinin Doğu’daki kapısının Kars şehri olduğunu da ifade eden Uzgur, “Bu şehir bir taraftan Kafkasya ve Orta Asya’ya açılır, bir taraftan da Anadolu ve Batı’ya açılan bir kapıdır. Anadolu’nun maddi ve manevi fethi dedim çünkü her iki fethin de bir ruhu ve manası vardır. ruhu ve manası olmayan fetih, fetih değildir. Fethin ruhu ve manası gönülleri Allah’ın nuruna açmak, kararmış ruhlara ışık tutmak, insani erdemlerden yoksun toplumlara güzel ahlak ve iyilikler ulaştırmaktır. Horasan erenlerinin piri Ebu-l Hasan Harakani (Hz.) Anadolu’nun maddi ve manevi fütuhatını yapmak üzere Çağrı Bey’in Kafkasya Seferi’ni yaptığı yıllarda Kars’a gelerek bu şehri kendisine hizmet mekanı olarak seçmiştir ve çalışmalarını başlatmıştır. Harakani (Hz.) İslam’ın Doğu’ya ve Batı’ya ulaşmasında üstün fedakarlıklar göstererek dünyayı ilim ve irfanla, gönülleri aşk ve muhabbetle tezin etmiş faziletli insanlar yetiştirmiştir. Horasan arifleri, alperenleri, derviş ve gazilerinin çalışmaları Harakani irfanının süzgecinden geçirilip, Horasan’dan Kars’a ve buradan da Anadolu’ya getirilmiştir.” şeklinde konuştu.
KARS BİR MEDENİYET ŞEHRİDİR, KARS BİR ALPERENLER ŞEHRİDİR
Kars’ın bir medeniyet şehri, bir alperenler şehri olduğunun da unutulmaması gerektiğini belirten Uzgur, “Kars ilim ve irfan şehridir, Kars Anadolu’nun gönlüdür ve bu gönlün sahibiyse yüce Ebu-l Hasan Harakani’dir. Kars denilince akla Ebu-l Hasan Harakani, Harakani denilince akla Anadolu gelir. Çünkü Harakani Anadolu’nun ruhudur, mayasıdır ve özüdür. Anadolu bir hikmet evidir, Anadolu bir aşk ve irfan evidir. Harakani aziz Anadolu topraklarına öyle bir tohum ekmiştir ki, onun evliyası, arifi ve irfanı kıyamete kadar devam edecektir. Harakani Hz. İrfan mektebinde yetiştirdiği, feyiz ve marifetinin ışığıyla aydınlattığı nice gönül erlerini ve kamil insanları cihana hediye etmiştir. Bu yüce insan Kars’a geldiğinde kapısının üzerine şu yazıyı yazmıştır: ‘kim bu dergaha gelirse ekmeğini verin inancını sormayın. Yüce Allah tarafından can bağışlanan herkes elbette Ebu-l Hasan’ın sofrasında ekmeğe layıktır.’ Böyle diyen bir azizin yolunu takip ederek İslam irfanının aşk ve vuslat yolunun rehberi Harakani’nin eserlerinin, etkilerinin alemine dalmak üzere Kars’ta toplanıldı.” ifadelerini kullandı.
HARAKANİ’NİN KENDİ VARLIK AMACI; İNSANLIĞA HİZMETTİR
Uzgur daha sonra şunları söyledi;
“Uzun ve daimi bir tarih hayatına sahip olmak, bu tarihi seyir içerisinde çok önemli işler yapmak ve paydar hareketlerde bulunmak, cihan medeniyetler kurmak ve bu medeniyetleri yerli ve yabancı insanların tefsir etmesi, üç kıtaya yayılıp maddi ve manevi olarak fütuhatı kazanması, bu maddi ve manevi fütuhatın idamesi gibi bir irfanı gönüllere yerleştirmek, ebedi aleme göçtükten sonra açtığı fütuhatın gönüllere yerleştirdiği tazeliğini koruması elbette ki tetkik edilmeye layık olan bir mevzudur. Harakani kendi varlık amacının insanlığa hizmet olduğunu ilan eden parmakla sayılan ariflerden bir tanesidir. İnsanlar sabah uyanır alim ilmini, zahit zühdünü tacir ve ticaretini artırmanın peşine düşer. Ebu-l Harakani ise bir kardeşinin gönlüne yücelik oluşturmanın peşinedir diyen bir azizin huzurunda toplanmış buyuruyoruz.
HARAKANİ HAZRETLERİ, KARS’IN VE ANADOLU’NUN KALBİNDE YATMAKTADIR
Anadolu’da pek çok irfanı damarı etkilemiş, beslemiş ve yönlendirmiş olan Harakani Hazretleri, Kars’ın ve Anadolu’nun kalbinde yatmaktadır. Selçuklu Medeniyeti’nin anlayış ve irfanını besleyen, farklı kavim ve dinlerin adalet ve sevgi temelinde bir arada esenlik içinde yaşamasını sağlayan bu öğreticiye bugün fazlasıyla muhtacız. Huzurlu ve sakin bir dünyanın kurulmasında Harakani gibi bir bilgenin hayatı ve öğretileri bizlere daima ışık olacaktır. Tarihi Kars kalesi önünde Harakani Mahallesinde 1995 yılından beridir devam eden Harakani Külliyesi’nin inşaat restorasyonu ve yeniden yapılandırılmasında her türlü yardım ve desteğini esirgemeyen devletimizin bütün ilgili kurumlarına, Anadolu medeniyetimizi besleyen Harakani kültür ve irfanının yaygınlaştırılması faaliyetlerinde maddi ve manevi katkılarını bizlerden esirgemeyen tüm Harakani dostlarına teşekkür ediyorum. Harakani fütüvvet ve ahlakını gelecek nesillere ve tüm dünyaya ulaştırmak için yoğun çalışmalar yapan bütün vakıf, dernek, özel ve tüzel kişiliklere şükranlarımızı arz ediyoruz. Şehit Ebu-l Hasan Harakani Hazretleri der ki; ‘Sana diyorum ki her türlü itilaftan kurtularak ve hatta küfür ve din itilaflarından da dahi kurtularak kendini kurtar ve insan dostu ol, insana her daim hizmet et.’”
HARAKANİ VE TASAVVUF
Harakani Vakfı Onur Kurulu Üyesi Fatma Uzgur da, günümüzde tasavvufun yaşanması konusunda yaptığı açıklamada, “İnsanlık tarihi boyunca gerek insan ve gerekse insan toplulukları huzur ve saadet içerisinde ve insanlık saadetine yakışır bir şekilde yaşayabilmeleri elbette ki tesadüfen ortaya çıkan bir tablo değildir. İnsanlığın huzur, saadet ve mutluluğa ulaşmasında o toplumları meydana getiren fertlerin inanç, düşünce davranış yapılarını ve bunların şekilleri tespiti gerektiren hayati bir konu olarak ortaya çıkıyor.” dedi.
TASAVVUF GÜZEL AHLAKTIR
İnsanın nasıl ve yüce, ulvi varlık olduğu, insanın hangi gaye ile yaratıldığı konusunda da Uzgur, şöyle konuştu:
“Bütün bunları bilmek ve anlamak için peygamberlerimizden bugüne kadar gelen sahabeler, veliler, mürşitler, alimler bunları anlamış, usul ve adabını ortaya koymuşlardır. Her ilmin mevzuu, tarifi, binası ve faydası olduğu gibi tasavvuf ilminin de tarifi, mevzuu ve faydası vardır. Tasavvufu kısaca tarif edecek olursak, içimizi kötü ahlaklardan temizleyerek güzel ahlak ile doldurmaktır. Tasavvuf zaten güzel ahlaktır. Tasavvuf tövbedir, tasavvuf Hz. Adem’in tövbesidir. Hz. Adem’in Cennetten ayrıldıktan sonra Allah’a karşı duyduğu mahcubiyeti, kalbindeki hüznü ve pişmanlığıdır tasavvuf. Nadim olarak ettiğin Nasuhi bir tövbedeki samimiyeti, sadakati ve teslimiyetidir tasavvuf. Affının mazhariyeti olarak hz. Havva ile buluşmasındaki duyduğu sevincin, memnuniyeti, ruhundaki huzuru ve huşuudur tasavvuf. Hz. İbrahim’in teslimiyetidir tasavvuf. Hz. İsmail’in boynunu bıçağın altına bırakırken Allah’a ve babasına duyduğu itaattir tasavvuf. Hz. Eyyüb’ün sabrıdır tasavvuf. Hz. Yakup’un hasretindeki Allah’a karşı teveccühü, teslimiyeti ve sabrıdır tasavvuf. Hz. Yusuf’un zindana atıldığında hakkında verilen hükme rıza göstermesidir tasavvuf. Hz. Rabia’nın niyazıdır tasavvuf.
TASAVVUF ALLAH KORKUSUDUR
Tasavvuf duadır, tasavvuf ibadettir, tasavvuf aşktır, tasavvuf tevazudur, tasavvuf Allah korkusudur, tasavvuf tevekküldür, tasavvuf samimiyettir, tasavvuf ihlastır, tasavvuf takvadır, tasavvuf gönül temizliğidir, zahirimizi ve batınımızı hak hale getirmektir. Yahut Hz. Cüneyd’in tarifi üzere; Ölmezden evvel ölünüz. Nefsinizin heva ve heveslerinden vazgeçip, feragat ediniz. Veyahut manevi huzurunda bulunduğumuz bu sultanlar sultanı, padişahlar padişahı Ebul Hasan Harakani’nin tarifiyle; halkı bir yana bırakıp Allah ile baş başa olmak, alnını secdeye koyup lütuf deryasından geçip Hak’kın vahdaniyetine ererek kendinden kurtulmak, halkı bir yana bırakmak, her şeyi hak olarak görmektir. Ve yine o yüze insanın tarifiyle tasavvuf; karanlıktan eser olmayan bir aydınlık, kirden nişan bulunmayan bir arınmışlık, öyle bir kudret ki Kaf ile Nun arasındaki hayattır. Tasavvuf öyle bir ilim ki, kitaplardan öğrenilemez. Tasavvuf miraç yoluyla insanı kamilin gönlünden ancak öğrenilebilen bir ilimdir. Tasavvuf kitaplarında ancak tasavvufun talim ve terbiyesini, usulünü, adabını öğrenebiliriz. Fakat onun talim ve terbiyesini mürşidi kamilden öğrenebiliriz. Tasavvuf ilmin kalbidir. ‘İlmi bir insani kamilin ağzından alınız’ hükmünce ümmül kitap olmuş konuşan bir kitaptan kendi vücut kitabımızda okumaktır tasavvuf. Binlerce, milyonlarca mutasavvıf tasavvufu gönüllerinde tecelli eden Allah aşkları ve ilmin zevkleriyle yaşamış ve yaşatmışlardır. Tasavvufun faydasına gelince; gafletten kurtulmak, her an huzuru ilahide olduğumuzu idrak etmektir. Bu hayat ilmini mürşidi kamilin tahtı terbiyesinde bulunarak onun gönlünden almaktır. Buna ‘sırrı mahiyet’ derler. Allah’ın Resulü (SAV) bu bu üç yol ile Cenab-ı Hak’tan öğrenmiştir. Birincisi Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla, ikincisi cismani miraslar vasıtasıyla üçüncüsü de ruhani miraçlar vasıtasıyladır ki bu ilmi müktesebi kamil, mükemmil ve irşad ile görevli peygamber varislerinin gönlünde bulabiliriz. Tasavvuf yaşamak bir yana ondan sonbet etmek bile Cenab-ı Hak’ın hoşuna gidiyor. Demek ki tasavvuf muhabbettir, tasavvuf hakikattir, tasavvuf zikirdir, şükürdür. Tasavvuf insanı Hak’ka götüren bir yoldur. Hak ile beraber olmaktır. Ve sırrın Hak’ka ulaşmasıdır.” diye konuştu.
HARAKANİ’DE AŞK
Uzgur daha sonra şunları söyledi:
“Varlık sırrının arifi idrak sahasının sultanı Ebu’l Hasan Harakani bin yıl önce Kars şehrine geldiğinde aşk ve irfan dergahının kapısına şu yazıyı yazdırarak hakikat ilminin zevkini tüm insanlığa şöyle ilan etti, “Benim takipçim feleğin şefkatidir, bu dergaha k,m gelirse ariflerin sofrasının misafiridir. Hıristiyan da olsa Müslüman da olsa şefkatle hizmetinde bulunun, çünkü o sevgilinin habercisidir. Allah’ın can verdiği herkes Ebu’l Hasan’ın ekmeğini yemeğe layıktır.” Allah(c.c) Harakani’ye gelen misafirleri için şöyle ilham buyurmuş: Allah kalbime nida etti ki” Ey kulum misafirimin hakkını yerine getir. Dedim ki:Ey Allah’ım senin misafirlerinin hakkını nasıl yerine getireceğimi bilmiyorum. Allah buyurdu ki: “Bir selamla sana misafir olan kimselerin selamlarının karşılığını vermen gerekir, bir kimse benim aşkımdan dolayı seni arzular ve seninle sıkıntılarını paylaşmak ister, bir kimse olur ki benliğini kendisinden almışımdır sana gelip gidişi anlaşılmayabilir fakat o benim misafirimdir, olur ki bir kimse senden dünyalık ister benim sana ne yaptığımı görüyorsun mahlukatıma karşı aynısını yap. Dedim ki Allah’ım ben aynısını kuluna yapamam. Dedi ki benden yardım iste”
HARAKANİ’NİN 10 ASIR EVVEL ANADOLU’DA YAKMIŞ OLDUĞU SEVGİ
Harakani’nin 10 asır evvel Anadolu’da yakmış olduğu sevgi, muhabbet, hoşgörü ve insanın gönlüne yücelik ulaştırma meşalesi gönülleri aydınlatmış ve aydınlatmaya da devam etmektedir. Bu aşk, ve heyecanın mekanı, Kars’ın bereketli toprağında yatan hazreti Harakani’nin gönlü ve dünyanın dört bir köşesine feyizler saçan ulu dergahıdır. Bu dergahtan nice alim ve arifler yetişmişlerdir. Ebu’l Hasan Harakani hazretlerinin bir müridi vardı. Bir gün şeyhe: ey efendim, eğer ben vefat ederken sen sağ olursan benim yastığımın ucunda hazır bulunur musun? Harakani: ben vefat etmiş olsam, üzerinden otuz yıl geçmiş olsa ada ölüm kapına yaklaşınca senin yanında hazır olurum dedi. Şeyh vefat etti otuz yıl sonra o müridin ölüm zamanı geldi bir grup mürid etrafında oturmuşlardı ansızın oda aydınlık oldu hasta müritlere seslendi ve dedi ki: Sessiz olun zira şeyhim Harakani yanında bir grup civanmerdan ile beraber geldiler işim kolaylaştı.”
SEMPOZYUMDA HANGİ KONULAR İŞLENDİ:
Ebu’l Hasan Harakanî’nin Hayatı ve Eserleri, Ebu’l Hasan Harakanî ve Tasavvuf, Ebu’l Hasan Harakanî ve Edebiyat, Ebu’l Hasan Harakanî ve Tarikatler, Anadolu’nun İslamlaşmasında Ebu’l Hasan Harakanî’nin Yetiştirdiği Alimlerin ve Mutassavvıfların Rolü, Tasavvuf Tarihi Açısından Ebu’l Hasan Harakanî Hazretlerinin Yeri, Ebu’l Hasan Harakanî’nin Sözlerinin Tarihî, Tasavvufi, Edebî ve Felsefi Yönden Yorumlanması, Ebu’l Hasan Harakanî ve Kültür, Ebu’l Hasan Harakanî ve Sanat, Menkıbelerde Ebu’l Hasan Harakanî, Ebu’l Hasan Harakanî’de Şathiye, Harakani ve Selçuklular, Ebu’l Hasan Harakanî ve Gazneli Mahmut Devri, Aşıklık Geleneğinde Ebu’l Hasan Harakanî, Ebu’l Hasan Harakanî ve Halefleri, Ebu’l Hasan Harakanî’nin Selefleri, Ebu’l Hasan Harakanî Üzerine Yerli ve Yabancı Çalışmalar, Kars’taki Osmanlı ve Selçuklu Türbeler, Külliyeler ve Mimari Yapı, Nuru’l-ulûm’un Düzenlenmesi (Oğlu Ahmet Efendi ve Torunları), Türbelerin Mimari Yapısı (Sanat Tarihi), Ebu’l Hasan Harakanî ve Dinî Semboller, Sayılar, Ebu’l Hasan Harakanî - Semah- Zikir-Musikî, Ebu’l Hasan Harakanî Fütüvveti- Ahilik ve Hamilik, İşgal Kuvvetlerinin Kars ve Civarındaki Kültür Tahribatı
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.