1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Engelliler ve toplum bilimi
Engelliler ve toplum bilimi

Engelliler ve toplum bilimi

Kars Dolunay Derneği Başkan Yardımcısı ve Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, engelliliğin, artık saklanıp gizlenecek bir durum olmaktan kurtulup; tartışılan, konuşulan ve çözüm önerileri sunulan bir olgu haline dönüştüğünü söyledi.

A+A-

Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, gündemdeki bir toplumsal olgu olarak sosyal bilimlerin temel ilgi alanlarından biri haline geldiğini belirtti.

 

Bireylerin tek başlarına değil, çevreleriyle birlikte var olabileceğine de işaret eden Ocak, kendisinin toplum içinde kabul gördüğünü, önemsendiğini hissettiği anda var olabileceğini savundu.

 

“Sosyoloji için engelliler önemlidir.” diyen Ocak, “Çünkü engelliler toplumun bir parçası olmasına rağmen dışlanan kesimi oluşturmaktadır. Kimi zaman dışlanmakta kimi zaman da yok sayılmaktadır. Ama şu bir gerçektir ki engelliler vardır ve sizlerden biridir. Modern toplumla birlikte, sosyal çevreye kendini kabul ettirme önemli hale gelmiştir. Yine modernlikle birlikte tek tip insan yaratılmıştır. Böylece gerek televizyon, gerek gazete, gerekse diğer tüm haberleşme araçlarıyla birlikte dış görünüşün çok önemli olduğu bir dünya yaratılmış olup. Sürekli göz önünde ve çok değerli olan kusursuz bedenler, bizler için bir yıkım ayrıcalık kaynağı oldu.” şeklinde konuştu.

 

Ocak, daha sonra şunları söyledi:

 

“Hem ekonomik gücü çok az olan ve hem de eğitim seviyeleri düşük olduğu için dışlanan engelliler, modern toplumun “kusursuz bedene” değer veren anlayışıyla başka bir açıdan da dışlanmayla karşı karşıya kalmıştır. Yani, modern toplumla birlikte toplumun beklentileri de farklılaşmıştır. Engelliler engelsiz gibi olmaya itilmiştir. Zaten modern mimari planlamalar da engelliler düşünülmeden yapılmıştır. Engelliler belli alanlarda kalmaya, yaşamaya mecbur bırakılmıştır. Teknolojinin belki de en büyük yararı üretilen teknolojik araçlarla engelliler toplum içine daha kolay katılabilir olmuşlardır. Engellilerden genellikle yapabileceklerinden daha fazlası beklenmektedir. Böylece onlar üzerinde bir baskı kurulmaktadır. Normalleşmeye çalışan engelliler kurumlara bağlı hale gelmişlerdir. Sosyoloji’nin birçok bilimle bir ilişkisinin olduğu bir gerçektir. Zaten bilimlerin toplumsal yapı ya da olayları tek başına açıklamasını beklemek yanlış olacaktır. Sosyoloji, birçok alt bilim dalları olan bir bilimdir.  Bu alt dallar insanları ve yaşamlarını farklı açılardan ele alır. Bu açıdan engelliler konusuna; yani, engellilerin sosyoloji içindeki yerine bakacak olursak özellikle de günümüz de onlara daha çok önem verildiği ortaya çıkacaktır. Örneği, din sosyolojisi açısından engellilik, din ve engellilik arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Kula, engellilik konusunu dini başa çıkma açısından ele alarak incelemiştir.  “ dini başa çıkma bireyin yaşamında karşılaştığı kişisel ya da sosyal problemleri anlamada ve onları çözümlemede kullanılan karmaşık ve değişik bir süreç içerisinde dinin olumlu rolünün vurgulanmasıdır. Yani engellilik durumu karşısında bireyin yaşadığı sıkıntılarla başa çıkmada dinin rolü büyük bir etkiye sahiptir. Dini başa çıkmada yapılan ilk faaliyet ise dua etmektir. Çünkü böylece ilahi güçten yardım istenir. Kent sosyolojisi açısından engellilik, daha çok engelli bireylerin yaşam alanlarını, sağlanan olanakları, toplumsal ilişkileri açısından ele alır. Hukuk sosyoloji açısından engellilik daha çok onlara verilmiş ya da verilmesi gereken hukuki haklarla ilgilidir. Eğitim sosyolojisi engelli bireylerin daha çok rehabilite içinde olup olmadığı, engellilerin eğitim ve topluma uyum süreçlerini ele alır.”

 

SAĞLIK SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN ENGELLİLİK, DAHA ÇOK ÜLKEMİZDEKİ SAĞLIK KOŞULLARININ YETERSİZLİĞİ ÜZERİNEDİR

 

Sağlık sosyolojisi açısından engelliliğin, daha çok ülkemizdeki sağlık koşullarının yetersizliği üzerine olduğuna da dikkat çeken Ocak, “Gelişmiş ülkelerde, tıp bilgilerinin ancak sosyolojik bilgilerle uygulanabilir ya da hedefine ulaşabilir olduğu genel kabul görmektedir. Ancak ülkemizde sağlık konusunda önemli eksiklikler ve boşluklar vardır. Özellikle de engelliler için sağlanan olanaklar hem çok kısıtlı hem de çok yetersiz düzeydedir. Sosyologlar son yıllarda engelliler ve engellikle ilgili farklı tartışmalar yapmaktadır. Bu tartışmaların esas konusu ise engellilerin kendilerine özgü kültürünün olup olmadığıdır. Bu soruya cevap olabilecek çalışmaların sonucu şöyledir; “engelli bireylerin yüzde 74’ünün kendini toplumun diğer bireylerinden farklı, yüzde 45’inin kendini bir azınlık mensubu olarak gördüğü saptanmıştır. Bazı engelliler ise “engelinin” yaşamı kendini ifade etmede önemli bir etkisi olmadığını ifade etmişleridir. Hatta engelini “yaşamında yapabileceklerinin lezzeti” olarak görenler de vardır.. Kültür; değerleri, töreleri, adetleri, gelenekleri, dili, tarihi ve deneyimleri, folkloru nedeniyle bir arada olma ruhu ve kimliği olarak tanımlanacak olursa işaret dili, Braille alfabesi, engelliler ile kutlanan özel günler, sol ayağım filmi veya görme engelli sanatçıların yaptıkları resimler gibi sanat eserleri engelli bireylerin günlük yaşamdan hikâyelerini kapsayan arşivler, oluşturdukları politik ve sosyal baskı grupları yapılan araştırmalarda kendilerini genel içinde ayrı hissetmeleriyle farklı bir kültürlenmeden bahsetmek mümkündür.” Ancak onların kendilerine göre farklı alanlarla uğraşmalarının, kendilerine ait değerlerinin, kültürlerinin vb. olması, onların gereksinimlerinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.  Toplumun üzerine düşen görev de engellilerin bu farklı gereksinimlerinin farkında olup, ona göre yaşam alanları yaratmaktır. Sosyologların görevi ise topluma, engellilerin toplumun bir parçası olduğu bilincini kazandırmaktır. Toplumun engellilere yönelik ön yargılarını yıkmaktır.” diye konuştu.

 

TOPLUMUN ÖN YARGILARI ENGELLİLERE YAPILAN AYRIMIN TEMELİNİ OLUŞTURMAKTADIR

 

Toplumun ön yargılarının engellilere yapılan ayrımın temelini oluşturduğunu vurgulayan Ocak, “Yersiz önyargılarla gereksiz yere engellilere bir “etiket” yapıştırıyorlar. Engelli bireyleri için kullanılan özürlü, kör, sağır, sakat gibi nitelendirmeler onların kişilikleri ile durumları arasında özdeşim kurmalarına neden olur. Bu durum ise ayrı bir yıkım ve soyutlanmaya yol açar. Etiketlenmeye maruz kalan engelliler hem kendileri hem de aileleri açısından bir olumsuzlukla karşılaşır. Hem etiketleme hem de farklı şekildeki nitelendirmeler yaratarak toplumun bütünlüğünü bozar. İşte tüm bu nedenlerden dolayı engelliler sosyoloji açısından önemlidir. Toplumun engellilerin kendi başlarına bir şeyler yapabileceklerini hissettirmesi gerekir. Bu açıdan sosyolojinin bireyleri, dolayısıyla da toplumu bilinçlendirmesi gerekir. Bunun içinde önce olan sorunu ortaya koyup sonra da çözüm önerileri getirilmelidir. Bu nedenden Kars’taki sosyal hizmet açığı çok geçmeden kapatılmalı Belediye, Sağlık Müdürlüğü, Milli Eğitimde,  Sosyal hizmetlerdeki sosyal hizmet uzmanı açıkları ivedilikle giderilmelidir.” dedi.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.