
Ulu Cami Kaderine Terk Edildi
95 yıl önce duvarlarından kan akan Ulu Cami’den 4 yıldır da su akıyor...
17. yüzyılda Osmanlı Padişahı Sultan İbrahim döneminde 3. Murat adına yaptırılan Ulu Camii, şehirdeki en büyük Osmanlı dönemi camisi olarak ayakta durmaya çalışıyor. Cami 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşından sonra Kars’ın Rus işgalinde kaldığı yıllarda Kars’ın ileri gelen 280 kişiyle birlikte yakılarak tahrip edildi ve kullanılamaz hale getirildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu tamamlanan Ulu Camii 2009 yılında ibadete açıldı ve taşınmaz tescil varlıkları statüsünde korumaya alındı.
1579 yılında 3’üncü Murat adına yapılan Ulu Camii, 2009 yılında restore edilmesine rağmen, kışın kar sularına yazın da yağmur sularına yenik düştü. 1918 yılından 2009 yılına kadar harabe olan Ulu Camii 2009 yılının Mayıs ayında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından onarılarak ibadete açıldı. Camii’nin orijinal olan giriş kapısı ve mihrabı haricinde yeni onarılan bölgelerin yağmura dayanamadığı gözlenirken, çatısında 5 ayrı yerden, duvar ve pencerelerinden su sızıntıları oluştu.
CEMAAT BİLE ŞAŞKIN
Cemaat, yağmur sularına önlem olarak cami içine kovalar bulunduruyor ve böylelikle halıların korunmasını amaçlıyorlar. Buna rağmen caminin halıları sürekli çürümeyle karşı karşıya kalıyor ve cemaati de çoraplarının sürekli ıslanmasından dert yanıyor. Kars’ın en önemli tarihi dokusunun yansıdığı, ileri gelen insanlarının diri diri yakıldığı, asırlar geçmesine rağmen orijinalliğinden değil restorasyonundan suların aktığı ceminin kurtarılmasını isteyen cemaat, insanın içini sızlatan bu olumsuzlukların giderilmesini istiyor.
Cemaatten Muhlis Yağcı da, “1918 yılında Ermeniler tarafından bizim şehrimizin ileri gelen insanlarını davet etmişler, demişler ki ‘Gelin barış yapacağız burada’, Ve getirip içeriye doldurmuşlar ve diri diri yakmışlar. Bu duvardaki izler gerçek tarihtir. Burada tam bir Ermeni mezalimi yapılmıştır. Ama maalesef bizim insanlarımız bunları hep geri cepheye atıyorlar. Acaba bu niye böyle oluyor? Burada yapılan bu mezalimi görmüyorlar mı? 4 yıldır ibadete açılan bu camimizin duvarlarında halen yağmurda, karda,, kışta akıp dökülüyor. Yani bu bizim memleketimizin, yazıktır, günah değil mi? Bu bir milli servettir. Bu bizim devletimize yapılmış bir gerçek olan şeylerdir. Bu çerçeve içine alınıp korunması amaçlanmıştır. Bu duvar boydan boya böyle idi. Bizim insanlarımızı Ermeniler buraya doldurmuş, yakmış, bu insanlarımızın kanı ve yağıdır bunlar.Yani gerçek olan şeydir. Bunu hiç kimse görmemezlikten gelemez. Bunlar bizzat tahlile gitti, bunun tahlili yapıldı geldi. Burada 280 insanımızı yakmışlar. Bu olan gerçek şeydir. Bunun başka açıklaması yoktur. Ama ne yazık ki, şu camimiz hergün yağmur yağdığı zaman, kar yağdığı zaman eriyor şu hallere geliyor. Bunun hakkını kim yemişse bunu alalım. Yazık günah değil mi?. Bu bizim malımızdır, hiç kimsenin malı değildir. Bunda tüyü bitmemişin hakkı vardır.” diye konuştu.
ERMENİ KATLİAMININ KAN İZLERİ HALEN MİHRAPTA
4 yıllık bir süreçten sonra tekrar harabe olmaya yüz tutmuş Ulu Camii’nin başka bir tarihi geçmişinde de; 1918 yılında Ermeniler Kars’ın ileri gelen 280 insanını “anlaşma yapacağız” vaadiyle kandırıp yaktıkları gerçeği yatıyor. Diri diri yakılan insanların duvarlara sıçrayan kan ve yağlarının izi ise halen korunuyor. Mihrapta bile kan ve yakılan insanların yağlarının izi bulunuyor. Yine yakılan insanların kan ve yağ izlerinin bulunduğu duvarın orijinal iki taşı çerçeve içinde tutuluyor. Ermeni katliamının belgesi olan bu kalıntılar cami derneği tarafından korunuyor.
CAMİNİN BAŞINA GELMEYEN KALMAMIŞ
Ulu Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkan Yardımcısı Adnan Bayrak, “Camimiz 1579 yılında 3. Murat Ulu Camii olarak yaptırılıyor. 1918 Osmanlı-Rus savaşlarında 40 yıl işgal döneminde Ulu Camiyi Kars’ın ileri gelen 280 kişisiyle beraber ateşe veriyorlar. Ermenilerce öyle bir yıkıma uğruyor. Daha sonra 1938 yılında Milli Şef döneminde camiyi tamamen yeriyle beraber satıyorlar, cami satılıyor. Sonra 1994 yılında Ulu Camiyi satılan vatandaşlardan tekrar geri almak üzere bir çalışma başlattık, Hacı Temel Nadi Yıldırım başkanlığında. Cami dernek vasıtasıyla 11 kişiden satın aldı ve yapımına başladık. Epey ilerledikten sonra Vakıflar nihayet caminin kendisine ait eser olduğunun farkına vardı ve geldi müdahil oldu. Bizde vakıflarla beraber camiyi tekrar ayağa kaldırmaya çalıştık. 2009 yılında camiyi Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bedelsiz olarak devrettik. Tabii devrederken camide yapılması gereken bazı şartları protokol dahilinde verdik. Vakıflar şartların birkaç tanesini yerine getirmedi. Bizi bu şartlardan önce en çok üzen caminin yapılış şekli, yani müteahhitin yapmış olduğu yapım. Şu anda caminin taşları dökülüyor, bina yıkılıyor yani enterasan bir yapım şekli var. Vakıflar şimdi bununla mahkemelik olduklarını söylüyorlar ama bizde şu an bir şey yapamıyoruz. Şu anda dün akşam yağan yağmurda bile caminin içerisi neredeyse sele dönüştü. Bunu defalarca Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile dile getirdik fakat bir sonuç alamadık. Şimdi de gördüğünüz gibi en küçük yağmurda caminin içerisi göle dönüyor. Çatının restore edilmesi lazım, yapılması lazım. Bundan dolayı şikayetçiyiz. Kars’ın ileri gelen 280 kişisini buraya doldurup yakınca insanların vücutlarından yanarken çıkan o yağ ve is caminin duvarlarında bir seramik tabakası gibi bir iz, tabaka oluşturmuş. Bunlar hem mihrapta var hem de caminin içinde iki tane taşta var. Bunları da çerçeve içerisinde muhafaza altına aldık. Aslında bunun tamamında vardı, ön duvar ve arka duvar zaten ayakta kalmıştı ikisinde de sırma gibi kaplanmış seramik gibi, fayansın üzerindeki şekiller gibi izler vardı. Bunu restore ederken müteahhit bunların hepsini ortadan kaldırıyordu iki tanesini zor kurtardık. Onlara dedik ki insanlar burada yanmışlar, bu da onun bir belgesidir. Burada canlı şahit var. 280 kişinin cayır cayır yandığı bir mekan burası.”
ULU CAMİİ
Ulu Cami kesme taştan, kare planlı olup, üzeri kasnak üzerine oturmuş merkezi bir kubbe ile örtülmüştür. Cami oldukça yüksek olup, kubbe eteklerindeki boşluklar dayanak kuleleri ile doldurulmuştur. Caminin duvarları alt sırada dikdörtgen, üst sırada da yuvarlak kemerli pencerelerle aydınlatılmıştır. Son cemaat yeri altı sütunla beş bölüme ayrılmıştır. Her bölümün üzeri birer kubbe ile örtülmüştür. İki yanına yerleştirilen kare kaideli, yuvarlak gövdeli birer şerefeli iki minaresi bulunmaktadır.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.