1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Öztürkkan'a İkinci Yanıt
Öztürkkana İkinci Yanıt

Öztürkkan'a İkinci Yanıt

Çarlık Rusyası Yönetiminde Kars Vilayeti kitabının yazarı Candan Badem'den Yıldırım Öztürkkan'a ikinci yanıt geldi.

A+A-

İşte Candan Badem'in, Yıldırım Öztürkkan'a ikinci cevabı :

 

Çarlık Rusyası Yönetiminde Kars Vilayeti adlı kitabım hakkında Sayın Yıldırım Öztürkkan'ın eleştirisine yazdığım yanıt üzerine Öztürkkan da bir cevap yazdı. Bkz. https://www.gazetekars.com/news_detail.php?id=1528. Ben bu yazımda bence tükenmiş olan sorulara ve konulara tekrar değinmeksizin sadece Sayın Öztürkkan'ın bana yönelttiği bazı yeni sorulara ve argümanlara yanıt vermek istiyorum. 

 

Bir. Öztürkkan'a göre benim yanlışımın kaynağı kaynaklarımın % 90'ının Rus, % 10'unun Türk kaynakları olması imiş. Bunun için tek taraflı bakıyormuşum ve “nesnelerin ve cisimlerin” (ne demekse? Nesne ve cisim aynı şey değil mi?) arkasını göremiyormuşum. Acaba bu iddiaya şu meşhur soruyla mı yanıt versem: Urfa'da Türk kaynakları vardı da ben mi okumadım? Siz hangi Türk kaynaklarından söz ediyorsunuz? Kırzıoğlu'nun belgesiz, dayanaksız iddialarını mı kaynak alsaydım? Soyut konuşmayı bırakıp bana benim kullanmadığım bir tek somut kaynak gösterin. Ben Osmanlı arşivini taradım ve konuyla ilgili belgeleri kullandım. Ayrıca Türkçede yayımlanmış bütün kaynakları elden geçirdim. Banıçiçek Kırzıoğlu'nun Namık Kemal’i Kars’ta okutan Müderris, Şeyh Va’ızzade Muhammed Hamid (1779-1854) ve Divançesi adlı bir kitabından söz ediyorsunuz. 1854'te ölmüş bir adamın bizim konumuzla ne ilgisi olabilir?

 

Gerçek şu ki mevcut Türkçe kaynaklar az ve yetersizdir. Ayrıca Rus yönetiminde Kars üzerine bir çalışmanın esas olarak Rus kaynaklarını kullanmasından daha doğal ne olabilir? Burada önemli olan kaynaklara yaklaşımdır. Her kaynağa eleştirel ve mesafeli yaklaşmak gerekir.  

 

İki. Ruslar camilerin bir kısmını depo vb yapmışlardır ve bu benim kitabımda yer alıyor. Benzer şekilde Osmanlı ordusu da savaş sırasında 12 Havari kilisesini depo yapmıştı. Ruslar savaş sırasında bazı camileri kapatmış olabilirler, ancak ben savaşı yazmadım, savaş sonrasında kurulan düzeni yazdım. Savaştan sonra Kars'tan en az 11 bin Müslüman göç etti. 1882'de Kars'taki Müslüman nüfusun sayısı binden az idi. Demek ki Kars'taki Müslüman nüfusun kabaca 12'de 11'i göç etmiş, on ikide biri kalmıştır. Nitekim Kars'taki Osmanlı konsolosu Kars'taki 26 camiden ikisinin açık kaldığını yazmıştır. Bu oran Müslüman nüfustan gitmeyip kalanların oranına (on ikide bir) yakındır. Bu durumda Rusların camileri kapatmak için özel bir çaba harcamasına gerek yoktur, cemaatsiz kalan camiler zaten kapanmış olmaz mı?

 

Öztürkkan diyor ki: “Kaynak olarak sorarsanız: “Sınırdaki Harplerin Tarihi” adlı kitapta görebilirsiniz”. İşte burada muhatabım gerçekten kendini ele veriyor çünkü bir kaynağın adını dahi tam ve doğru olarak vermekten aciz olduğunu ortaya koymuş bulunuyor. (Yazarını, basım yılını vb de vermesi gerekir ama bunlardan vazgeçtim bari adını tam verse!) Sayın Öztürkkan'ın sözünü ettiği kitap William Edmund David Allen ve Paul Muratoff'un Caucasian Battlefields : A History of the Wars on the Turco-Caucasian Border 1828-1921 (Cambridge: Cambridge University, 1953) adlı kitabıdır. Türkçeye Kafkas Harekâtı, 1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi şeklinde çevrilmiştir (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1966). Bu kitap adı üstünde bir savaş tarihidir. Ben ise, tekrar ediyorum, savaş tarihi yazmadım, savaştan sonrasını yazdım. Söz konusu kitabı Kırım Savaşı üzerine olan doktora tezimde ve kitabımda (The Ottoman Crimean War, Leiden: Brill, 2010) kullandım ancak çarlık yönetiminde Kars hakkında Allen ve Muratoff'un kitabında bir bilgi yoktur. 

 

Üç. Sayın Öztürkkan Kars'taki akrabalarının 1882 ile 1903 yılları arasında “eli boş” olarak zorla Anadolu'ya göç ettirilmiş olduğunu yazıyor. Şubat 1882'de antlaşma ile tanınan göç süresi dolmuştu ve bundan sonra kalanlar Rusya tebaası sayılıyordu. Bundan sonra göç edenler ancak hem Osmanlı hem de Rus hükümetinin izni ile göç edebilirlerdi. Öztürkkan'ın akrabalarının gerçekten zorla göç ettirilip ettirilmediği araştırılması gereken bir konudur. Gerçekten zorla göç ettirildi iseler bunun özel bir sebebi olmalıdır. Tarihçiler bir insan hakkındaki nesnel bilginin yalnızca onun akrabalarından elde edilemeyeceğini gayet iyi bilirler. Çünkü insan kendi ataları ve akrabaları hakkında nesnel ve tarafsız davranamaz. Sayın Öztürkkan bu akrabalarının adlarını bana verirse arşivlerde arayabilirim. Ayrıca bu akrabalarının ellerindeki tapuların bir örneğini (kopyasını) verirse biz de o yıllardaki Kars'a ait bir tapu örneği görmüş oluruz. Ben şahsen böyle bir tapu örneği arıyorum. Tabii bana vermesi şart değil, herhangi bir yerde yayımlarsa bütün tarihçilerin kullanımına sunmuş olur, biz de kendisine müteşekkir kalırız.

 

Dört. Aşık Sezai'nin hamasi şiiri “kafir Urus'a” beddua ile doludur. Kuşkusuz bu da bir kaynaktır ancak yalnızca bu kaynağa dayanarak sağlam bir bilgi elde edemeyiz. “Nice bin yiğidin” tifüsten mi öldüğü yoksa savaşta ölenlerden mi bahsettiği dahi belli değildir.

 

Beş. Ben Malakanların 1962'de neden ABD veya Kanada'ya değil de Rusya'ya göç ettiğini sordum. Buradan 1962'den önce de Rusya'ya gittikleri anlamı çıkmaz. Tabii okuduğunu doğru anlayanlar için.

 

Altı. Prof. Orhan Türkdoğan'ı sadece bir kelime ile yargılamıyorum. Otuz yıldan fazla bir süre sonra yeniden basılan kitabında bile örneğin Malakanların “Beyaz Rus” kökenli olduğu gibi çok temel konulardaki çok bariz hatalarını dahi hâlâ düzeltmemiş olmasını garip buluyorum.

 

Yedi. Öztürkkan bir gravür ve bir fotoğraf koyarak 1890'da surların yıkılmış olmasına kaynak gösteriyor. Ancak her zamanki gibi kaynağı eksik veriyor: Gravür ve fotoğraf kime ait? Fotoğraf hangi yılda ve kim tarafından çekilmiş? İlk kez nerede yayımlanmış? Sayın Öztürkkan bu bilgileri de verirse konuyu aydınlatmamıza yardımcı olur. Benim açımdan surların yıkılması meselesi çözülmüş değildir. Yanıt vermek için daha fazla bilgiye ihtiyaç var.

 

Sekiz. Aleksandr Şirokorad'ı referans almıyorum. Tıpkı Kırzıoğlu gibi de onu da sadece zikrediyor ve kaynak göstermemiştir diye eleştiriyorum. Örneğin Şirokorad kitabında yerli kadınların sayım memurlarından gizlenmiş olduğunu yazıyor, ben de böyle demekle birlikte kaynak belirtmemiştir diyerek bu bilgiye şüpheyle baktığımı belirtiyorum. Tıpkı Kırzıoğlu'nun hiçbir kaynak, tanık, belge vb göstermeden Türklere “Truç” adının takıldığını iddia etmesi gibi. Üstelik Kırzıoğlu'nun sözünü ettiği yıllara ait resmi istatistik tablolarında Türkler Türk olarak geçmektedir.

 

Dokuz. Kırzıoğlu'nun Kars'ı gezip bilgi toplamış olmasını takdir ettiğimi kitabımda yazmış bulunuyorum. Ancak  bu derlemelerin bize fazla bir yararı olmamıştır çünkü sonuçlarını yazmamıştır.

 

On. Öztürkkan “Sayfa 25 dipnotta Yunus Zeyrek’in bir makalesinden söz ediyorsunuz. Orijinalini okuyorsunuz; ama Yunus’un makalesine rastlamıyorsunuz ayıp etmiş o zaman kafadan salmış olmuyor mu?” diye yazmış. Ben hakikaten bu bozuk ifadeden bir şey anlamadım. Benim dediğim şudur: Sayın Yunus Zeyrek de Sayın Öztürkkan gibi Kırzıoğlu ekolünden geldiği için kaynak göstermek konusunda özürlüdür. Sadovskiy adında  bir yazarın bir makalesini kullanmış ancak makalenin künyesini eksik vermiştir. Bu arada kitabımı yazdığım sırada ulaşamamış olduğum sözkonusu makaleye ulaştım ve kitabımın ikinci basımında kullanacağım.

 

Son olarak söylemek gerekirse, akademisyen tarihçilerin ve hemşerimiz Sayın Yunus Zeyrek'in kitabım hakkındaki görüş ve eleştirilerini yazmasını merakla beklemekteyim. Bu arada ben kitabımda Narman ilçe merkezinin Kars vilayetine dahil olduğunu yazmıştım, hata ettiğimi anladım. Nariman(kale) adındaki bu köy Narman ilçe merkezi değil, şimdiki adıyla Ünlükaya adlı köy imiş. Bu hatamı yeni basımda düzelteceğim. 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.