1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Kars CHP kadınlar için tek ses oldu!
Kars CHP kadınlar için tek ses oldu!

Kars CHP kadınlar için tek ses oldu!

CHP Kars İl Başkanı Taner Toraman ve Kadın Kolları Başkanı Tülay Çelik, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle ortak basın açıklaması yaptı. Açıklamada, kadınların yaşamımızın vazgeçilmez unsurları olduğunu dile getirdi.

A+A-

Volkan KARABAĞ

Toraman, CHP Kars İl Başkanlığında düzenlediği basın açıklamasında 8 Mart 1857 yılında New York’taki 40 bin dokuma işçisi kadın, insanca yaşama koşulları istemiyle başlattığı ve 129 kişinin yaşamını yitirdiği hareketin 164. yılı olduğunu hatırlattı.

Açıklamasında kadınların yaşamımızın vazgeçilmez unsurları olduğuna dikkat çeken CHP Kars İl Başkanı Taner Toraman, “Kadın toplumun yarısı demektir, Kadın demek emek demektir bir bakıma. Her yeni güne sizlerin emekleri ile başlarız. Sıcak bir çayın deminde, temiz bir çorabın sıcaklığında, ütülü bir gömleğin ışıltısında ve saymakla tükenmeyen daha bir çok konuda emeklerinizi hissederek başlarız güne.

Sizler yaşamımızın vazgeçilmez unsurlarınız. Evlerimiz de aşımızda işimizde sizin verdiğiniz emekler var. Bu nedenle sadece 8 Mart günü değil, yılın 365 günü Dünya Emekçi Kadınlar günüdür. 

Dünyada ki işlerin yüzde 66’sı kadınlar tarafından görülüyor. Buna karşın kadınlar Dünyadaki toplam gelirin yüzde 30’na sahiptirler. Başka bir değişle Dünyadaki işlerin toplam olarak  y34’ü erkekler tarafından görülüyor ancak erkekler dünyadaki toplam gelirin yüzde 72’ini ve mal varlığını yüzde 95’ini ellerinde bulunduruyorlar.

 Bir ülkenin uygarlık düzeyi kadınların yaşam şartlarına bakmakla ölçülebilir.

 Yapılan araştırmalar 21. Yüzyıl Türkiye’sinde kadın profilini gözler önüne şöyle seriyor.

 Kadın erkek eşitliğinde Türkiye 134 Dünya ülkesi arasında 122. Sırada yer alıyor.

 Kadınlarımızın halen yüzde 15’i okuma yazma bilmiyor. Türkiye’de kadınların yüzde 35’i görücü usulü ile evleniyor, yüzde 20’si ise nikahsız yaşıyor.

 Her gün ortama 2 kadın gördükleri şiddet karşısında hayatını kaybediyor. Aile içi suçların yüzde 87’si kadınlara karşı işleniyor. Eğitim gören yüzde 30’u Yüksek öğrenim görüyor. Kadınlarımızın yüzde 30’u gebelik döneminde kontrole gidemiyor. Kadınların Sivil Toplum Örgütlerine katılımları yüzde 30, Siyasi partilere katılımları yüzde 25, Sendikalara yüzde 15, Siyasi uğraşıya ve Parlamentoya katılımları yüzde 10 civarındadır.

  Kısacası hergün onlarca kadın öldürülüyorsa, engelli genç kızlara ve kadınlara tecavüz ediliyorsa ve kimsenin sesi çıkmıyorsa Atatürk İlke ve İnkılaplarının askıya alındığı bayramlarımızın ve kutlamalarımızın küçük gösterilerle geçiştirilmesi uygulanılıyorsa Türkiye’de kadın göstericiler tutuklanabiliyorsa ne medeniyetten ne de medeni kanundan bahsetmek anlamsız geliyor insana.

 Türkiye’de kadın olmak, özgürlük için sürekli mücadele etmeyi gerektiriyor. Çünkü kadınlar bir emekçi olarak sömürülmesinin yanı sıra ayrımcı, cinsiyetçi yasal yaklaşımlar gelenekçi ve gelenekler toplumsal kurallardan dolayı bir yığın sonuçla karşı karşıyadır.

 Sizler de çok iyi biliyorsunuz ki 18 yıllık AKP döneminde hak ve hukuk açısından bir çok kazanımlarını kaybettiler.

 18 yıllık AKP iktidarı döneminde kadının isminin kaldırıldığı Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığına yerine Aile ve Sosyal Bakanlığı olarak değiştirilerek Kadınların mücadeleleri işlevini kaybetti. 

 1.Dünya Savaşı Osmanlı Devletinin yenilgisi ile sona ermiş 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. Osmanlı Devletinin yönetimi gaflet uykusundaydı tüm vatan toprakları işgal altındaydı. Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Kadınıyla erkeğiyle genciyle yaşlısıyla bir millet ayağa kalkmıştır.

 9 milyonunu Kadın ve çocukların oluşturduğu 13 milyonluk bir ülke emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşı başlatmıştı.

 Anadolu;

 Hiçbir teslimiyetin yıkamayacağı kadar bağımsız.

Hiçbir silahın yok edemeyeceği kadar

Hiçbir yutturmacanın zedeleyemeyeceği

Hiçbir baskının yıldıramayacağı özgür bir kararla;

 Direnmek isteyenlerin savunması, sağlam olması zorundaydı. Bu savaş aynı zamanda Kadınların da savaşıydı. 

  Kadınlar;

 İşgal bölgelerinde tecavüz ve taarruzlar karşısında erkekleri göreve çağırdılar adeta.

Ellerine silah alarak savaşa katıldılar. Halkı yönlendirmek için dernekler kurdular. Basın faaliyetlerinde bulundular. Mitingler düzenlediler bu mitingler de yer aldılar.

 İşgal altında ki bir coğrafya da Emperyalizmin tüm güçlerini vuruşa vuruşa kovan dünyada eşi benzeri görülmeyen bir Kurtuluş Savaşı’nın temel unsuru olan kadınlarımız tarih sayfasına adını yazdırmış. Kadın mücadelesinde de bugün ki kadınlarımıza örnek olmuş, esin kaynağı olmaya devam etmektedir.

 Bu bağlamda;

Başta Halide Edip ADIVAR’lar, Fatma nineler ve Nene Hatunlar olmak üzere daha binlerce kadınımız ‘’Ya İstiklal Ya Ölüm’’ diyerek kanla, acıyla, gözyaşlarıyla, azimle, inançla ve onurla ulaştı Cumhuriyete.

 Çünkü; Özgürlük mücadelesi verilmeden onur kazanılmazdı. Emperyalizme karşı baş kaldıran ulusal direnişi yöneten, stratejik devrimi gerçekleştiren sonrada çağdaş bir modeli oluşturan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu şanlı Cumhuriyetimizin ve ülkemizin dört bir yanından kuşatmaya çalışıldığı Cumhuriyetimizin ilkelerini ve temel değerlerine büyük saldırıların günümüz Türkiye’sinde önemli bir tarihsel süreçten geçtiğimizin farkındayız.

 İnsanlık tarihinde olağan üstü bir uygarlık devrimi gerçekleşmiştir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü yıkmak isteyenlerin amacına hizmet ettiği bir dönemden geçiyoruz.

  Hatırlatmakta yarar var, Türk devrim modeli olan Atatürkçü düşünce tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temeline dayanır. Kısaca ifade etmek gerekirse Kurtuluş Savaşı ile kazanılan siyasi bağımsızlığı ekonomik, kültürel, sosyal, hukuki ve askeri her alanda tamamlayarak ele güne avuç açmayacak güçlü bir devlet gerçek anlamda demokrasinin uygulana bilmesinde alt yapı oluşturacak Laik çağdaş toplumun temellerini atmak böylece her türlü sömürüye karşı direnen insan haklarına saygılı toplumsal eşitliği sağlayan bir yönetim biçimi oluşturmaktır.

Atatürkçü devrim mücadelesi budur. Atatürkçü düşünce budur.

 Atatürkçülük; aklın ve bilimin öncülüğü Demokratik, laik sosyal hukuk devletini, gerçek demokrasiyi çağdaş uygarlığı planlı karma ekonomiyi halkın tüm tutsaklıktan kurtularak, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bireyler haline gelmesini, aklın özgürlüğünü, çağdaş devletçiliği savunmaktır.

 Sizler Cumhuriyet tarihinin odak noktalarında yer alacak emperyalizme karşı verilen Ulusal Kurtuluş Savaşında bağımsız, özgür, laik ve demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti mücadelesinde etkin bir rol oynayan vefakar ve aydın Türk Kadınlarımız.

 Bu ülkenin her ışında sizlerin verdiği emekleriniz var.

 Sizler sahip olduğumuz güçle her zaman siyasette yer almaya devam edeceksiniz.

İnsanın insana kadının erkeğe eşit olduğu sömürünün, baskının ortadan kaldırıldığı ilerleyen, kalkınan adil bir toplum yapılanması için; ekonomik sorunlarımızı, sosyal sorunlarımızı el ele vererek birlikte aşacağımızı inanıyorum.

 Güçlü demokratik parlamenter sistem için öncelikle toplumsal mutabakatın sağlanacağı kadınlarımıza yönelik şiddetin önlenmesinde öncelikli bir Devlet politikası haline getirilmesi ve Aile Destekleri Sigortası uygulamasının hayata geçirileceği topraklarımızda hiçbir çocuğumuzun yatağa aç girmeyeceği Adaletin hak ve hukukun uygulandığı bir yönetim anlayışını birlikte başaracağız.

 Daha iyi bir gelecek, daha güçlü bir Türkiye, daha aydınlık yarınlar, ancak KADINLARIMIZLA mümkün olacaktır.” Dedi.

ÇELİK,  “8 MART, DAYANIŞMA, YAŞAM VE CESARET OLSUN”

Toraman’ın ardından açıklamada bulunan CHP Kars Kadın Kolları Başkanı Tülay Çelik ise; bu günün dayanışma, yaşam ve cesaret olması gerektiğine dikkat çekti.

Başkan Çelik açıklamasında, bugün yerkürenin bütün kadınlarının, dayanışma içinde haklarını haykırdığını söyledi.

Çelik, 8 Mart’ın, sadece eşit ve özgür bir geleceğin iradesi değil, aynı zamanda hak mücadelesi veren tüm kadınlara saygı duruşu olduğunun da altını çizdi.

Kadınların tarih boyunca tüm toplumsal mücadelelerin en ön saflarında yer aldığını hatırlatan CHP Kadın Kolları Başkanı Tülay Çelik’in açıklaması şöyle; “Sahip olduğumuz her hakta, edindiğimiz her kazanımda o cesur kadınların payı vardır.  Bundan 164 yıl önce, Amerika Birleşik Devletleri’nde çalışan 40 bin dokuma işçisi kadın, kendilerine dayatılan ayrımcılığı reddetti. Binlerce işçi kadın, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve eşit işe eşit ücret talebi ile grev yaptı. Fabrika kapıları üzerlerine kilitlendi. O sırada çıkan yangında, kapı önüne yığılan barikatları aşamayan kadınlardan 129’u yanarak hayatını kaybetti.

Bu olay dünyanın her yerindeki kadınların öfkesini örgütledi, yaşamlarıyla bedel ödeyenlerin hak mücadelesi hiç unutulmadı. Yıllar sonra; 27 Ağustos 1910 tarihinde, Kopenhag’da 2. Enternasyonel’e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’ndaki toplantıda, Clara Zetkin dokuma fabrikasında hayatını kaybeden kadınlar için 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılmasını önerdi. Öneri oy birliği ile kabul edildi. O gün bugündür kadınlar, mücadelenin ve dayanışmanın örgütlü gücünü kutluyor. Her sokakta, her mahallede, her ilçede, her şehirde sesimiz daha gür çıkıyor.

Bizim baharımız, 8 Martlarda alanları dolduran kadınların yan yana gelmesiyle başlar.

Peki bugün ülkemizde kadın erkek eşitliği açısından neredeyiz?

Dünya Ekonomik Forumu’nun 2020 yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ne göre 153 ülke arasında 130. sıradayız. Bu yıl pandemi koşullarıyla derinleşen ekonomik kriz, kadınların yükünü daha da arttırdı.Kadınlar ve erkekler arasında hep var olan gelir eşitsizliği, bu dönemde iyice büyüdü. Geniş tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 43’e çıktı.

İktidar temsilcileri “lebalep” kongrelerde ülkeyi demokrasi şölenlerine boğduğunu iddia ederken, İstanbul Sözleşmesi’ni savunanlara, 8 Mart’ı kutlayanlara şiddet uygulanıyor, cezalar yağıyor. Kadına yönelik şiddeti protesto etmek için dans eden kadınlara dava açılıyor. Bu demokratik eylem, “Cumhurbaşkanına hakaret” noktasına getirilerek hapis cezası veriliyor. Diğer yanda ise kadınlara şiddet uygulayanlar, elini kolunu sallayarak sokaklarda dolanıyor. Kadınlar, saldırganlarıyla karakollarda barıştırıp evlerine yollanıyor. İktidar zihniyeti kadınlara “itaat et rahat et” anlayışını dayatıyor. Oysaki şiddet kader değildir, kederdir!

İstihdamda tutunabilen kadınların çoğu, düşük ücretle, sendikasızlıkla, işini kaybetme korkusuyla, uzun çalışma süreleriyle, mobbingle baş etmeye ve evine ekmek götürmeye çalışıyor.

Kadının emeğini yok sayanlara haykırıyoruz: Her kadın emekçidir! Kendisinin, çocuklarının, ailesinin ve toplumun geleceği için insanca yaşam kavgası verir.

Biz Cumhuriyet Halk Partili Kadınlar olarak; bu kavganın da, bu taleplerin de, geleceğin aydınlık günlerini barındıran bu umudun da yılmaz savunucularıyız. Bizler, haklı mücadelemizi örgütleyerek tarihe yön verenler olacağız.

Emek biziz. Umut biziz. Mücadele biziz. Halk biziz. Halkın iktidarını da bizler kuracağız.

Kutlu olsun 8 Mart! Dayanışma olsun, yaşam dolsun, cesaret olsun…”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.