1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Kars Barosu, Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesini yargıya taşıdı
Kars Barosu, Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesini yargıya taşıdı

Kars Barosu, Emniyet Genel Müdürlüğü genelgesini yargıya taşıdı

Kars Barosu Başkanlığı, İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün toplumsal olaylarda polisin müdahalesinde ses ve görüntü kaydı alınmasına yönelik genelgesinin iptali ve yürütmenin durdurulması için dava açtı.

A+A-

Ercüment DAŞDELEN

İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne açılan davanda; genelgenin, yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmesinin durdurulması ve iptaline karar verilmesi istendi.

Kars Barosu vekili Avukat Sertaç Çelikkaleli tarafından Danıştay Başkanlığına gönderilmek üzere Kars Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dava dilekçesinde, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27.04.2021 tarih ve 2021/19 sayılı genelgesinin, yetki, şekil, sebep, konu maksat yönlerinden hukuka aykırı olduğundan, öncelikle yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline karar verilmesine yönelik dava talep edildi.

Kars Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine verilen dava dilekçesinde, “Ülkemizde emniyet ve asayişin sağlanması ile güvenlik hizmetlerinin yerine getirilmesi, büyük ölçüde idari ve adli kolluk tarafından yerine getirilen faaliyetlerle sağlanır. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK)’nun “adli kolluk ve görevi”ni düzenleyen 164. maddesinin birinci fıkrası hükmüyle de işaret edilmiş olduğu gibi ülkemizde genel kolluk; emniyet teşkilatı mensupları olarak polisler, jandarma teşkilatı mensupları olarak jandarmalar, gümrük teşkilatı mensupları olarak gümrük tekel zabıtaları ve Sahil Güvenlik Komutanlığı mensuplarıdır. Demokratik bir hukuk devletinde yetki ile donatılmış olan kolluk görevinin aynı zamanda şeffaf ve hesap verebilir olması son derece önemlidir. Bir kamu hizmeti sunan ve bu anlamda kamu düzenini korumak ve sağlamak maksadıyla çeşitli yetkilerle donatılmış olan ve üstelik bu yetkilerle temel hak ve özgürlüklere kolayca müdahale etme imkânı olan kolluk personelinin de denetlenebilir olması gerekir” ifadelerine yer verildi.

-Açılan davanın içeriği-

Açılan davanın içeriğinde, “Ceza Muhakemesi alanında temel  ilkenin, CMK 217. maddesinde de düzenlendiği üzere  delil serbestisidir” olduğuna dikkat çekilerek,  “Ceza muhakemesinde, meydana gelen bir olayla ilgili yapılan inceleme ve sonucunda yapılan muhakemede en önemli amaç, fiilin Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre suç olup olmadığının tespiti ile kim veya kimler tarafından gerçekleştirildiğinin ispatını sağlayacak delillere ulaşmak ve bu deliller ışığında karara ulaşmaktır.  Ceza muhakemesinde delillerin sınırlandırılması, meydana gelen somut olayın ispatını zora sokacak ve adaletin tecelli etmesine mani olarak sistemi işlemez hale getirecektir. Bu sebeple, ceza muhakemesinde meydana gelen olayın her türlü delil ile ispat edilebilmesine olanak tanınması zorunluluktur. Olay geçmişte meydana geldiğinden ispata yarayan delillerin kullanılmasında sınırlamayı ortadan kaldırmak ve adaletin yerine getirilmesini kolaylaştırmak maksadıyla, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun da hâkimin takdir yetkisini düzenleyen 217/2’nci maddesi “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Delil serbestisi ilkesine göre; her şey kanıt olabilir, ilgililer kanıt ileri sürebilir,  yargıç kendiliğinden kanıt araştırabilir, kanıt ileri sürmede zaman sınırlaması yoktur, ispat külfeti sanığa yüklenemez, kanıt belirlemede yargıcı bağlayan üstün kanıt yoktur. Bu nedenle dava konusu idari işlem, doğrudan mahkemenin takdir ve kanaat alanına yönelerek, “ilgililerin” delil toplama hakkının özünü ortadan kaldırmaktadır. Bu hem bir yetki gaspı hem usul aykırılığı, hem de yöneldiği alan itibariyle konu ve amaç sakatlığına tekabül etmektedir” denildi.

Dava dilekçesinde “Polisin Adlî Görevlerinin Yerine Getirilmesinde Delillerin Toplanması, Muhafazası ve İlgili Yerlere Gönderilmesi Hakkında Yönetmelik”te ise delilin “Meydana gelen bir suçun aydınlatılması ve suç sanıklarının tespitine yarayan her türlü ispat vasıtası” olarak tanımlandığı belirtilerek şu görüşlere yer verildi: “Dolayısıyla davalı Emniyet Müdürlüğü, dava konusu genelgesiyle, bizatihi uygulaması gereken üst normu ihlal etmektedir. Ses ve konuşmaların kayıt edilmesinin suç olarak değerlendirilebilmesi için öncelikle özel hayat ve özel hayatın gizliliği kavramlarının açıklanması gerekmektedir. Kaldı ki dava konusu idari işlemin ise, delil ve ispat kavramını tartışmak bir yana, özellikle kolluk eylemlerinin kendisine dönük delillendirme hakkını tümüyle ortadan kaldırmaya yöneldiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle Genelge, bütün halinde “Ceza Adalet Sisteminin yok sayılması“ niteliğindedir. Basın Hürdür, Sansür Edilemez. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28’inci maddesi bu şekilde başlamaktadır. Dava konusu idari işlem, Basın ve Haberleşme hak ve hürriyetini de gözetmemiş ve buna ilişkin istisna tarif ya da düzenlemesi ihtiva etmemiştir. Bu haliyle kamuya açık alandaki, kamuyu ilgilendirdiğini düşünen toplumsal olaylarda gerek yurttaşın haberleşme hakkı, gerekse basın emekçilerinin basın özgürlüğü tehlikeye girmektedir. Nitekim genelgenin açıklanmasıyla birlikte kolluk güçlerinin, muhabirler elindeki cep telefonlarını alarak görüntü almalarını engelledikleri ve dayanak olarak dava konusu genelgeyi gösterdikleri, 01.05.2021 tarihinde Ankara Kızılay’daki 1 Mayıs gösterilerini haberleştirmek isteyen muhabirlerin yaşadığı olaydır. Genelge, Ceza Adalet Sistemini ilgilendiren delillerin yok olmasına yahut toplanamamasına sebep olacak oranda telafisi imkansız sonuçlar taşımaktadır. Açıkça hukuka aykırı olduğu ise yukarıda anlatılanlardan sonra ortaya çıkmıştır. Diğer yandan denetlenecek işlem genelge olup yayımlanmış ve tamamlanmıştır.  Bu sebeplerle davalı idarenin cevap dilekçesini beklemeden ve ivedi olarak yürütmenin durdurulması kararı verilmelidir. Nitekim, Genelge yayımlandıktan hemen sonra 1 Mayısta İstanbul Taksim’e çıkmak isteyen eylemcilere orantısız şiddeti görüntüleyen muhabirin polis şiddetini kayda aldığı sırada Genelge hatırlatılarak görüntü alınması engellenmiştir. Bu olay diğer hak ihlallerinin habercisidir. Kolluk faaliyetleri daha önce de ifade edildiği gibi, nitelikleri gereği temel hak ve özgürlüklere ve dolayısıyla insan haklarına müdahale özelliği taşıyan ve hukuka uygun bir şekilde kullanılmadığı zaman yargıya konu olabilen faaliyetlerdir. Bu sebeple kolluk faaliyetlerinin gerek uluslararası gerekse de iç hukukta insan hakları açısından denetlenmesi ve değerlendirilmesi özel önem arz eder.Bu nedenlerle yürütmenin durdurulması, dava konusu Genelge için özel bir önemi haizdir ve ivedilikle davalı idarenin savunması alınmaksızın karar verilmelidir.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.