1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Sınırımızda Ermeni Nükleer Pazarlığı
Sınırımızda Ermeni Nükleer Pazarlığı

Sınırımızda Ermeni Nükleer Pazarlığı

Türkiye sınırında, Rusya, Ermenistan, ABD ve Fransa, 5 Milyar Dolarlık nükleer enerji pastasından pay alabilmek için kollarını sıvadı.

A+A-

Tacettin DURMUŞ

Ermenistan ve Rusya, yanı başımıza Metsamor’un yerini alacak yeni nükleer santralin inşası için çalışmalarını hızlandırdı.

Ermenistan, halen işletmede olan ve kullanım süresi 2016’da dolacak olan tek nükleer reaktörü olan Metsamor’un yerini alacak reaktörün inşaatı için ihaleye çıkmasının ardından Ermeni ve Rus heyetleri arasında görüşmeler yapılıyor. İhale bedeli 5 Milyar Dolar civarında olan santral için Rusya, ABD ve Fransa da atamaca gibi fırsat kolluyor.

Metsamor, Türkiye sınırına yakın olduğu için ömrünü tamamlamış ve patladığında başta Kars ve Iğdır ile birlikte Doğu Anadolu’dan İstanbul’a kadar Çernobil’den öte yüzyılın felaketini yaşatacak. Metsamor nükleer enerji santrali, 1988 yılında Ermenistan depreminin ardından kapatılmıştı. Ancak yaşanan enerji sıkıntısına çare bulamayan Ermenistan, 1995 yılında santrali tekrar işletmeye açmıştı. 2020 yılında yapımı tamamlanacak olan ikinci nükleer santral ile Türkiye yıllarca nükleer tehlike ile komşuluk yapacak. Üstelik yeni nükleer santral tamamlandığında iki reaktörde deprem fay hattı üzerinde bulunacak.

Ermenistan basınında yer alan haberlere göre, Rus "Rosatom" nükleer enerji şirketi başkanı Sergey Kiriyenko, Ermenistan'da temaslarda bulundu. Kiriyenko, Ermenistan hükümeti ile santrale yapacakları yatırımın artırılması yönünde görüşmelerde bulundu.

Görüşmelerle ilgili açıklamada bulunan başbakan Tigran Sarkisyan ise, santral çalışmalarının 2014 yılında başlayacağını belirtirken, Fransız ve Amerikan şirketleriyle de inşaat aşamasında işbirliği yapabileceklerini ifade etti.

2020'DE HİZMETE GİRECEK.

Erivan'ın 32 kilometre batısına kurulacak santralin yapımının 2020 yılında hizmete girmesi planlanıyor. Ancak Ermenistan, santrale maddi kaynak sağlamakta güçlük çekiyor.

Ermenistan şu an ihtiyaç duyduğu elektriğin yüzde 40'ını Metzamor nükleer enerji santralinden karşılarken, santralin kullanım süresi 2016 yılında doluyor. Ayrıca iki ayrı blok olarak inşa edilmiş santralin eski Sovyet teknolojisiyle kurulmuş olması ve deprem bölgesinde bulunması, Türkiye, Ermenistan ve bölge ülkeleri için büyük tehlike oluşturuyor.

ALİBEYOĞLU, SINIRIMIZDAKİ NÜKLEER TEHLİKEYİ, SIK SIK DÜNYA VE ÜLKE GÜNDEMİNE TAŞIDI.

Dönemin Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, yıllar önce olduğu gibi Van depremiyle yeniden gündeme gelen, Ermenistan’daki Metsamor Nükleer Santrali ile ilgili olarak çarpıcı açıklamalarda bulunmuştu.

Belediye başkanı olduğu dönemde santralin kapatılması için imza kampanyası başlatan Alibeyoğlu, sık sık yaptığı açıklamalarda olduğu gibi, “Bilindiği gibi Metsamor ve Spitak nükleer santralleri, Gümrü’de meydana gelen Aralık 1989’daki depremden hemen sonra yerel karşı çıkışlar nedeniyle kapatılmıştı. Fakat enerji kaynaklarının yetersizliği ve ekonomik nedenlerle, bağımsız bir ülke olan Ermenistan Hükümeti, fikrini değiştirip Uluslararası kamuoyuna santralin iyileştirilmesi taahhüdünde bulunarak, 1992 yılında Metsamor nükleer santralinin ikinci ünitesini tekrar açma yetkisini verdi.” Demişti.

1993 yılında Ermenistan’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına (IAEA) üye olduğunu ve Viyana Anlaşması’nı kabul ettiğini de belirten Alibeyoğlu, “Bu anlaşmaya göre nükleer bir kazadan doğacak zararın sorumluluğu Ermenistan Enerji ve Petrol Bakanlığı içerisinde santralin çalışmasından sorumlu Armatomenergo bölümüne verildi. Ermenistan aynı zamanda 1988’deki nükleer kazadan sınır komşularına verilecek zararın karşılanması ve sivil yasa sorumluluğu üzerine birleşik protokol anlaşmasını da imzaladı. Ermenistan hükümetinin isteği üzerine Temmuz 1994’te (IAEA)’dan uzman bir ekip santrali ziyaret etti. Teknik, sismik, personel, santral güvenliği ve çevre ile ilgili konuları inceledikten sonra, ekip 400 MW’lik elektrik üreten Metsamor Santrali’nin 2. ünitesinin batı standartlarını sağlamadığını ve acil durumda reaktör çekirdeğini soğutacak sistemin yetersizliği, kontrol sisteminin ve enstrümanların güvenirsizliği, yangın koruma sisteminin yetersizliği ve santrali kapatan binanın eksikliği gibi bir çok konuda dizayn eksikliklerinin olduğunu rapor etti.” diye konuşmuştu.

METSAMOR, ÇERNOBİL’DEN DAHA TEHLİKELİ VE FAY HATTI ÜZERİNDE

Alibeyoğlu, Yaptığı Son Açıklamasında İse Şu İfadelerine Yer Vermişti:

“Metsamor’un Çernobil’den daha tehlikeli olduğunu ve fay hattı üzerinde bulunduğunu da ifade eden Alibeyoğlu, “Bu rapor Metsamor- Ermenistan, Kozlouy-Bulgaristan ve Kola-Rusya’da bulunan VVER-270 tipi santrallerin dünyadaki en kötü nükleer santraller arasında olduğunu belirten daha önceki raporlarada paraleldi. Metsamor nükleer santrali 1974 yılında alabildiğine geri bir teknoloji ile yapılmış olup, Çernobil’den daha tehlikeli bir santraldir. Ağrı Dağı ile Ermenistan’daki Alagöz Dağı arasında kalan Iğdır Ovası ve Erivan Ovasının bulunduğu Sürmeli çukurunda Erivan ve Iğdır’a ortalama kuş uçumu 20 km uzaklıkta, Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde kurulmuş bir nükleer santraldir. Bu santrallerin hepsi 1991 yılında IAEA OSART (Operational Safety Assessment Review Team-çalışma güvenliğinin sağlanmasını gözleme takımı) tarafından ve 1993 yılında Amerikan Enerji Bakanlığı (DOE) tarafından yapılan ve dünyadaki en tehlikeli reaktör adı verilen çalışması sonunda bu reaktörler yasaklandı ve hemen kapatılmaları istendi. AB Bulgaristan’a birliğe geçişin ön şartı olarak Kozlouy’un kapatılmasını istemişti, öylede oldu. Metsamor yakın olmadığı için Avrupa aynı duyarlılığı göstermedi. Biz o dönem dünyada konunun uzmanı “birkaç bilim insanı”ndan biri olarak kabul edilen Prof. Dr. Hayrettin Kılıç’ı Amerika’dan davet ettik. Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, Kafkas Üniversitesi’nde sorunun “vahametine” ilişkin bir tebliğ sundu ve buna ilişkin kamuoyu oluşturduk. Ülkemizde de çeşitli kurum ve Üniversiteler de Metsamor’u ve tehlikesini anlatan konferans ve paneller düzenlendi. Tebliğden sonra hazırladığımız altı sayfalık İngilizce bir başvuru metniyle beraber, bizzat merkezi Viyana’da bulunan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına gittik. Sayın Al Baradey o gün için İran’a gitmişti. Birinci yardımcısıyla görüştük. Santralin tehlikesini ve vahametini kendisine ilettik. Ajans 12 kişilik bir heyeti Ermenistan’a gönderdi. Ermenistan 2016 yılında santralin kapatılmasını taahhüt etmişti.

ACİL EYLEM PLANI HAZIRLANMALI!

Ermenistan ve Türkiye Hükümetlerinden ikinci Metsamor ünitesi kapatılana kadar, her iki tarafın acil eylem planı hazırlayarak, beraberce boşaltılma planlarının yapılıp bir an önce yerel yetkililere dağıtılmasını ve büyük bir kaza durumunda sınırların, yerel halkın boşaltılması için açılması sağlanabilmelidir. Ek olarak, kolayca ulaşılabilir sağlık sığınaklarının ve radyasyona maruz kalma güzergâhında acil planlama bölgesi, acil durum çalışanları ve halk için koruyucu iyot kullanımı planlanmasının yapılması gibi koruyucu önlemler için ortaklaşa eyleme geçilmelidir.

Deprem gibi doğal afetlerin, boşaltmayı zorlaştıracağı göz önüne alınarak ve iyota karşı koruyucu olarak yeteri miktarda KI stokları ve kullanımı kılavuzlarının yerel hastane, belediye, okul ve itfaiyelere dağıtılması gerekmektedir.

Çernobil ve Japonya’daki son felaket, trajik fakat önemli bir dönüm noktasıydı. Bizi daha önce görülmemiş miktarda enerji ve kaynakları etkilenen insanlara, bu tip acıların bir daha hiç yaşanmamasını sağlama konularına odaklanmamızı sağlamıştır ve nükleer kazanın Ukrayna, Belarus, Rusya ve Japonya’da hayat, sağlık ve çevre üzerinde yıkıcı bir etkisi olmuş, radyasyonun etkileri diğer dünya ülkelerinde korku ve kaygılara neden olmuştur.

Son olarak ülkeleri ve politik farklılıkları gözetmeden, Metsamor nükleer santrali civarında yıllarca radyasyon korkusuyla yaşamakta olan halk adına, Metsamor Nükleer Santrali’nin ruhsatının uzatılmasındaki tehlikeli, pahalı ve sorumsuz sürece müdahale edilmesini ümit ve dua ediyorum.

Bu Santralin kapatılmasıyla insani değerler çerçevesinde Ermenistan’a enerji satılması, Nükleer tehlikenin ortadan kalkması, doğal çevrenin korunması, beraberinde Karabağ ve benzeri sorunların çözülmesi, bölge barışı ve halklar arasında yakınlaşma sürecini de hızlandıracaktır.”

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.