1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Kırda Dikilen Eğitim Abidesi
Kırda Dikilen Eğitim Abidesi

Kırda Dikilen Eğitim Abidesi

Nizamettin Göçmen, 1930 yılında Kars'ta doğdu. 1948 yılında Kars Cilavuz Köy Enstitüsün'den mezun oldu.

A+A-

1953 yılına kadar beş yıl Kars'ın Posof ve Çıldır ilçelerine bağlı köylerde başöğretmenlik yaptıktan sonra Samsun'un Çarşamba ilçesine bağlı Cayvar köyüne tayin oldu. 1979 yılında emekli oldu. Emekli olduktan 12 yıl sonra Doğayı Koruma Derneği Yönetim Kurulu'nda aktif olarak görev aldı. Dernek adına her yıl ilkokullar arası ödüllü ve doğa ilgili konularda resim ve müzik yarışmaları düzenledi.

 

O kadar çok şeyler yaptı ki, Nizamettin Göçmen, evlenmeye bile vakit bulamadı. O, 80 yaşında gençlere taş çıkartırcasına üretmeye devam ediyor. Biz de Köy Enstitülerinin Kuruluşu'nun 70'inci yılını fırsat bilerek bu söyleşimizi Nizamettin Göçmen ile yaptık.

 

Köy Enstitülerini sizden dinleyebilir miyiz?



Biz Köy Enstitülerinde zorluklardan, karanlıklardan, önümüze çıkacak engellerden, gerici güçlerden korkmadık. Çünkü; biz bu güçlere karşı çelik yeleklerimizi Köy Enstitülerinde giydik. Gerilmiş yaydan fırlamayı bekleyen ok gibiydik. Bilgi ve beceri ile yüklü olarak değerli hocalarımızdan aldığımız çağdaşlık meşalesini köye ulaştırmak için kendimizi çok iyi hazırladık. Köy Enstitüleri, "Kurbandan kurbana et gören/Aşure bayramda tatgören/Yağ çıkarıp yiyemiyen/Buğday ekip arpa ekmeği yiyen" köy çocuklarının eğitim-öğrenim gördüğü , feyz aldığı eğitim reformunun kendilerine sağladığı çağdaş düşünceye dayalı iş okulları idi.

 

Çok anılarınız vardır 80 yıllık ömürde. Bir tane var mıdır bizimle paylaşmak istediğiniz?


Sevda Yüksel adlı bir öğrencim 1971 yılında Samsun Bozkurt İlkokulunda benim birinci sınıf öğrencimdi. 5 yıl okuttum. Bu öğrencim bana 32 yıl sonra "Ne yazsam Eksik" adlı kitabıyla geldiğinde duygularımı size tarif edemem. Yaşam öyle güzel bir akıştır ki, kuşların yine sokaklarda üşüdüğü yağmurlu bir aralık günü artık yazılar yarım kalmayacak diye düşündüm.
Köy Enstitüleri'nin doğumu ile ölümü arasındaki geçen baş döndürücü yılları birkaç sözle anlatabilmek mümkün değildir. Üzüntülerimiz vardır. Sevincimiz, mutlulğumuz vardar. Merak ettiğimiz vardır

 

Nedir Merak ettiğiniz? Üzüntüleriniz?


Acaba vicdanlarda sorguluyorlar mı. Üzüntümüzün nedenini anlatabilmek isterim. Efendim ne imiş; Bunlar kızlı, oğlanlı el ele tutuşup halay çekiyorlar. Hala köylülükten kurtulamamışlar, davul-zurnadan kopamamışlar. Siz çocuklarınızı oraya öğretmen olmak için mi gönderdiniz, yoksa davul-zurnacı olmak için mi gönderdiniz diyorlardı. Evet davul çalan arkadaşlarımız da vardı, zurna çalan arkadaşlarımız da… Ama bunun yanında akordeon çalan, mandolin çalan arkadaşlarımız da vardı. Davul zurnayı görenler ona eşlik eden diğer enstrümanları görmediler. Köy Enstitülerinden kalkan ve aydınlığa doğru hızla ilerleyen çağdaşlık, eşitlik, özgürlük ve inanç yüklü arabanın tekerine kurşun sıktılar. İşte bunun için üzülüyoruz. Üzüntümüz bunun içindir!..



Gelelim sevincinize, mutluluğunuza. Neden sevinçlisiniz, mutluluğunuz neden?


Anadolu Ateşi diye bir Halk Dansları Topluluğu çıktı dünyayı ayağa kaldırdı. Hangi ülkeye gitse orada yer yerinden oynardı, izleyenleri tiril tiril titretirdi. Akılları başlarından gitti, parmaklarını ısırdılar. İşte o Anadolu Ateşi'nin ateşi Köy Enstitüleridir. Köy Enstitülerinden sıçrayan kıvılcımlar o "Anadolu Ateşi"ni tutuşturmuştur. Ülke sınırları içine sığmayan bu ateşin topunun dölyatağı, üretim merkezi, ana üssü, temel kaynağı ve hareket merkezi Köy Enstitüleridir. Ürünlerimizin buradan yurt sathına ve sınırlarımızın ötesine yayılmasını, orada ilgi ile izlenmesini görmek elbette ki bizleri son derece sevindirmiştir. Acaba diyorum; "Anadolu Ateşi"ni izlerken yerlerinde duramayanlar, onları coşku ile alkışlayanlar "Altın Adımlar"ı izlerken hop oturup hop kalkan ve elleri şişinceye kadar alkışlayanlar kendilerini hiç sorguluyorlar mı diye de merak ediyorum. Köy Enstitüleri Anadolu'nun gonca gülleriydi, gonca gülleri!.. Ne yazık ki, bu goncaları soldurdular…

 
Görüyorum ki çok yönlüsünüz. Kitap yazıyor, kamerayla görüntü alıyor, fotoğraf makinesiyle hiçbir anı kaçırmamaya çalışıyorsunuz. Nedir bu enerjinin sırrı?

 
Toprak güçlü, tohum iyi seçilmiş, tarla ve uygulama alanı verimli Şevki Bey. Benim ilacım, benim mucidim Köy Enstitüleridir. Kitap yazıyorum. Şiir yazıyorum. 17 Nisanları ben doğum günüm olarak kabul ediyorum. Her 17 Nisanlarda yeniden doğuyorum. Enerjimin sırrı bu olsa gerek!!

Şiirlerinizden birini bize de kısaca fısıldayabilir misiniz sevgili öğretmenim?



Aynı sofranın kaşığı,

Aynı ilkenin aşığı,

Aynı güneşin ışığı

Uygarlık kapısının eşiği

Enstitülü arkadaşım.

diye uzayıp gidiyor.

 

Kaynak :  Halk Gazetesi / SAMSUN

Önceki ve Sonraki Haberler