
BES'ten Sosyal Güvenlik açıklaması
BES Sosyal Güvenlik Haftası basın açıklaması...
Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kars Temsilcilik Yönetim Kurulu adına İl Temsilcisi İnan Ercan’ın, Sosyal Güvenlik Haftası basın açıklaması:
13-19 Mayıs tarihleri Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanıyor. Ancak son yıllarda hükümet tarafından hızla uygulanan sağlık ve sosyal güvenlik “reformlarıyla” emekçilerin ne sağlığı ne de sosyal güvenliği kalmıştır.
Türkiye’de son yıllarda yapılan “sağlık reformları”, zaten yetersiz ve niteliksiz olan sağlık hizmetlerini daha da kötü hale getirmiştir. Türkiye’deki toplam sağlık harcamalarında en çok göze batan nokta, emekçilerin cepten yaptıkları harcamaların sürekli artmasıdır.
AKP Hükümeti, iktidara geldiği günden bu yana benimsediği piyasacı-özelleştirmeci sağlık politikaları ile sağlık hakkının temel insan haklarından birisi olduğu görüşünün tam karşısında olduğunu yaptığı uygulamalar ile göstermiştir. Sağlık piyasasına rekabet getirerek daha ucuza daha iyi hizmet alınmasını sağlayacağını iddia ederken; sağlıkta tamamen özelleştirmeyi getirerek, sağlık hizmetlerini daha pahalı, zor ulaşılır ve daha niteliksiz konuma düşürmüştür.
Uygulanan Genel Sağlık Sigortasıyla, sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kaldırıldığı, toplumsal ihtiyaçların değil “karlılığın” esas alındığı ve buna uygun olarak her hizmetin parça başı ücretlendirildiği, ek prim, katkı ve payların devreye girdiği bir sistemle karşı karşıyayız. Hastaneler işletme, hastalar müşteri haline getirilerek, sağlık hizmetleri kar-zarar hesabı ile sunulmakta ve sağlıkta devletin işlevi en aza indirilmektedir.
Bugün gelinen son noktada ise Kamu Hastane Birlikleriyle, herkesin parası kadar yararlandığı sağlık alış veriş merkezleri kurulmaktadır.
AKP Hükümeti, yerli ve yabancı özel sigorta şirketlerinin, özel hastanelerin, ilaç tekellerinin çıkarlarını korumaya çalışırken, Türkiye’nin geleceğini karartmaktan çekinmemektedir.
“Mezarda emeklilik” yasasıyla başlayan emeklilik yaşı düzenlemelerinde emekçiler aleyhine ciddi bir yol alınmış, ancak sistemin kökten değiştirilmesi girişimleri, AKP Hükümeti ile birlikte başlatılmıştır.
Sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin krize girmesinin nedeni söylendiği gibi “yaş sınırları” ya da “prim gün sayısı”nın azlığı değildir. Çalışma düzeninin esnekleştirilerek, çalışma ilişkilerinde kuralsızlığın egemen olması sosyal güvenlik sistemini çöküşe götüren yolu açmıştır. Hükümet ortaya çıkan açıkları hazineden karşılamak yerine prim ödeme imkanları azalan emekçilerin üstüne yıkmayı tercih etmiştir.
Ülkemizde beş farklı emeklilik sisteminin tek çatı altında birleştirilerek Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur gibi ayrımların ortadan kaldırılması ilk bakışta olumlu gibi görünse de özellikle Emekli Sandığı kapsamında olan kamu emekçileri için ciddi hak kayıplarını beraberinde getirmiştir. 5510 Sayılı SSGSS yasası ve sonrasında yapılan değişiklikler ile kamusal emeklilik sisteminin adım adım özelleştirilmesi ve devlet desteği ile bireysel emeklilik uygulamalarının yaygınlaştırılması hızlanmıştır.
Yine yapılan değişiklikle Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenen emekli maaşı bağlama oranları kademeli olarak düşürülmüş ve bu şekilde sistemin açıklarının kapatılacağı iddia edilmiştir. Yapılan değişiklikler iddia edilen sonuçları vermemiş, sosyal güvenlik sistemi açıkları her yıl katlanarak artmayı sürdürmüştür.
Reform olarak iddia edilen düzenlemenin hedefi, tüm emeklilere çalışırken aldıkları maaşın sadece % 50’sini ödeyen bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmak olmuştur. Bu uygulamanın en önemli sonucu, kamu emekçilerini bireysel emeklilik sistemlerine katılmaya zorlamak, böylece kamu emeklilik sistemini işlevsiz kılarak, bireysel emeklilik sistemlerini güçlendirmektir.
Hükümetin bugünkü sosyal güvenlik anlayışı, emekçilere emeklilikte olabildiğince az gelir sağlanması, daha fazla emeklilik geliri isteyen varsa bunun da özel sigortalar aracılığıyla bireysel emeklilik yöntemiyle kişinin kendisinin çözmesidir.
Ülkemizde sosyal güvenlik politikalarında bunlar yaşanırken, bütün halk kesimlerine hizmet vermeye çalışan SGK emekçilerinin çalışma koşulları da her geçen gün kötüleşmektedir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ikramiyelerimizin kaldırılmasından sonra yılbaşından bu yana fazla mesai ücretlerimiz de gasp edilmiştir. Yine hükümetin gündeminde performans uygulamaları, iller arası rotasyon ve iş güvencemizin kaldırılmasına ilişkin yasal düzenlemelere ilişkin hummalı bir çalışmanın sürdürüldüğü bir dönemde SGK haftası kutlanıyor…
Artık yeter diyoruz; insanca yaşam ve çalışma koşullarından giderek uzaklaştırılan, çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaştırılan SGK emekçilerine işe giriş çıkışlarda turnikeler ve yüz okumalar, çalışma ortamlarının da kameralarla denetlenerek haksız ve hukuka aykırı muamelelere maruz bırakılan SGK emekçileri artık yeter diyor!
SGK’da yaşanan hak kayıplarını, istihdam belirsizliğini, gelecek kaygılarını, personel yetersizliği nedeniyle yaşanan iş yoğunluğu ve yeni kurulan Merkez Müdürlüklerine yapılan görevlendirmelerde yaşanan haksızlıkları birçok kez yaptığımız görüşmelerde, hayata geçirdiğimiz eylemlerde ifade etmemize rağmen SGK Başkanlığı tarafından sorunlarımızın çözümü yönünde bugüne kadar tek bir adım atılmadı.
Unvan yükseltme ve görevlendirilmelerde liyakat ve kariyer rafa kaldırılmış, kadrolaşma kurum genelinde yaygın bir hale getirilmiştir. Merkez Müdürü ve Müdür Yardımcısı kadrolarına kıdem ve liyakat esasına bakılmaksızın hiçbir sınava tabi tutulmadan yapılan vekâleten atamaların sürekli değişen görevde yükselme yönetmelikleriyle asaleten atamalara dönüştürüldüğü her türlü haksız ve hukuksuz uygulamaya devam edilmektedir.
Ülkemizde herkese tam sosyal güvencenin sağlanması ve SGK emekçilerinin yaşadığı sorunların çözümü için başta AKP hükümeti olmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nı çözüm bulmaya davet ediyoruz.
-“SOSYAL GÜVENLİK HAFTASI EMEKÇİLERİN HAK GASPLARININ GÖLGESİNDE KUTLANIYOR…”
Büro Emekçileri Sendikası (BES) Kars Temsilcilik Yönetim Kurulu adına İl Temsilcisi İnan Ercan’ın, Sosyal Güvenlik Haftası basın açıklaması:
13-19 Mayıs tarihleri Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanıyor. Ancak son yıllarda hükümet tarafından hızla uygulanan sağlık ve sosyal güvenlik “reformlarıyla” emekçilerin ne sağlığı ne de sosyal güvenliği kalmıştır.
Türkiye’de son yıllarda yapılan “sağlık reformları”, zaten yetersiz ve niteliksiz olan sağlık hizmetlerini daha da kötü hale getirmiştir. Türkiye’deki toplam sağlık harcamalarında en çok göze batan nokta, emekçilerin cepten yaptıkları harcamaların sürekli artmasıdır.
AKP Hükümeti, iktidara geldiği günden bu yana benimsediği piyasacı-özelleştirmeci sağlık politikaları ile sağlık hakkının temel insan haklarından birisi olduğu görüşünün tam karşısında olduğunu yaptığı uygulamalar ile göstermiştir. Sağlık piyasasına rekabet getirerek daha ucuza daha iyi hizmet alınmasını sağlayacağını iddia ederken; sağlıkta tamamen özelleştirmeyi getirerek, sağlık hizmetlerini daha pahalı, zor ulaşılır ve daha niteliksiz konuma düşürmüştür.
Uygulanan Genel Sağlık Sigortasıyla, sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kaldırıldığı, toplumsal ihtiyaçların değil “karlılığın” esas alındığı ve buna uygun olarak her hizmetin parça başı ücretlendirildiği, ek prim, katkı ve payların devreye girdiği bir sistemle karşı karşıyayız. Hastaneler işletme, hastalar müşteri haline getirilerek, sağlık hizmetleri kar-zarar hesabı ile sunulmakta ve sağlıkta devletin işlevi en aza indirilmektedir.
Bugün gelinen son noktada ise Kamu Hastane Birlikleriyle, herkesin parası kadar yararlandığı sağlık alış veriş merkezleri kurulmaktadır.
AKP Hükümeti, yerli ve yabancı özel sigorta şirketlerinin, özel hastanelerin, ilaç tekellerinin çıkarlarını korumaya çalışırken, Türkiye’nin geleceğini karartmaktan çekinmemektedir.
“Mezarda emeklilik” yasasıyla başlayan emeklilik yaşı düzenlemelerinde emekçiler aleyhine ciddi bir yol alınmış, ancak sistemin kökten değiştirilmesi girişimleri, AKP Hükümeti ile birlikte başlatılmıştır.
Sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin krize girmesinin nedeni söylendiği gibi “yaş sınırları” ya da “prim gün sayısı”nın azlığı değildir. Çalışma düzeninin esnekleştirilerek, çalışma ilişkilerinde kuralsızlığın egemen olması sosyal güvenlik sistemini çöküşe götüren yolu açmıştır. Hükümet ortaya çıkan açıkları hazineden karşılamak yerine prim ödeme imkanları azalan emekçilerin üstüne yıkmayı tercih etmiştir.
Ülkemizde beş farklı emeklilik sisteminin tek çatı altında birleştirilerek Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur gibi ayrımların ortadan kaldırılması ilk bakışta olumlu gibi görünse de özellikle Emekli Sandığı kapsamında olan kamu emekçileri için ciddi hak kayıplarını beraberinde getirmiştir. 5510 Sayılı SSGSS yasası ve sonrasında yapılan değişiklikler ile kamusal emeklilik sisteminin adım adım özelleştirilmesi ve devlet desteği ile bireysel emeklilik uygulamalarının yaygınlaştırılması hızlanmıştır.
Yine yapılan değişiklikle Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenen emekli maaşı bağlama oranları kademeli olarak düşürülmüş ve bu şekilde sistemin açıklarının kapatılacağı iddia edilmiştir. Yapılan değişiklikler iddia edilen sonuçları vermemiş, sosyal güvenlik sistemi açıkları her yıl katlanarak artmayı sürdürmüştür.
Reform olarak iddia edilen düzenlemenin hedefi, tüm emeklilere çalışırken aldıkları maaşın sadece % 50’sini ödeyen bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmak olmuştur. Bu uygulamanın en önemli sonucu, kamu emekçilerini bireysel emeklilik sistemlerine katılmaya zorlamak, böylece kamu emeklilik sistemini işlevsiz kılarak, bireysel emeklilik sistemlerini güçlendirmektir.
Hükümetin bugünkü sosyal güvenlik anlayışı, emekçilere emeklilikte olabildiğince az gelir sağlanması, daha fazla emeklilik geliri isteyen varsa bunun da özel sigortalar aracılığıyla bireysel emeklilik yöntemiyle kişinin kendisinin çözmesidir.
Ülkemizde sosyal güvenlik politikalarında bunlar yaşanırken, bütün halk kesimlerine hizmet vermeye çalışan SGK emekçilerinin çalışma koşulları da her geçen gün kötüleşmektedir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ikramiyelerimizin kaldırılmasından sonra yılbaşından bu yana fazla mesai ücretlerimiz de gasp edilmiştir. Yine hükümetin gündeminde performans uygulamaları, iller arası rotasyon ve iş güvencemizin kaldırılmasına ilişkin yasal düzenlemelere ilişkin hummalı bir çalışmanın sürdürüldüğü bir dönemde SGK haftası kutlanıyor…
Artık yeter diyoruz; insanca yaşam ve çalışma koşullarından giderek uzaklaştırılan, çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaştırılan SGK emekçilerine işe giriş çıkışlarda turnikeler ve yüz okumalar, çalışma ortamlarının da kameralarla denetlenerek haksız ve hukuka aykırı muamelelere maruz bırakılan SGK emekçileri artık yeter diyor!
SGK’da yaşanan hak kayıplarını, istihdam belirsizliğini, gelecek kaygılarını, personel yetersizliği nedeniyle yaşanan iş yoğunluğu ve yeni kurulan Merkez Müdürlüklerine yapılan görevlendirmelerde yaşanan haksızlıkları birçok kez yaptığımız görüşmelerde, hayata geçirdiğimiz eylemlerde ifade etmemize rağmen SGK Başkanlığı tarafından sorunlarımızın çözümü yönünde bugüne kadar tek bir adım atılmadı.
Unvan yükseltme ve görevlendirilmelerde liyakat ve kariyer rafa kaldırılmış, kadrolaşma kurum genelinde yaygın bir hale getirilmiştir. Merkez Müdürü ve Müdür Yardımcısı kadrolarına kıdem ve liyakat esasına bakılmaksızın hiçbir sınava tabi tutulmadan yapılan vekâleten atamaların sürekli değişen görevde yükselme yönetmelikleriyle asaleten atamalara dönüştürüldüğü her türlü haksız ve hukuksuz uygulamaya devam edilmektedir.
Ülkemizde herkese tam sosyal güvencenin sağlanması ve SGK emekçilerinin yaşadığı sorunların çözümü için başta AKP hükümeti olmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nı çözüm bulmaya davet ediyoruz.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.