1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Doğduğun Yer
Doğduğun Yer

Doğduğun Yer

Devlet Eski Bakanı ve Kars Eski Milletvekili Gürcan Dağdaş, öyle bir yazı kaleme aldı ki ; “Kars özlemi” çeken bütün hemşerilerimizi duygulandırdı.

A+A-

Bir anda insanı hayal dünyasında Kars’a götüren Dağdaş, Çaycı Altan’ı, Şahvelet'i, Ballo’yu, Deli Celal'i, Cello'yu ve İsmihan'ı da anmadan geçmedi.

İşte Gürcan Dağdaş’ın kaleminden : “DOĞDUĞUN YER”

"Doğduğun yer değil, doyduğun yerdir memleketin" atasözünün, aslında insan tabiatına uygun olmayan ve maddeten söylenmiş bir söz olduğunu, hepimiz kendi yaşamımızda defalarca hissetmişizdir. Doğduğumuz yerden ayrılıp, doyduğumuz yere geldiğimizden itibaren, ifade etmediğimiz; ama her vesile ile hissettiğimiz doğduğumuz yerin özlemi, kimi zaman oraya ait bir resimde, kimi zaman bir türküde, kimi zaman bir çocukluk arkadaşımızla sohbette kendisini hissettirir.

Hissettiğiniz özlem, sizi kimi zaman güldürür, kimi zaman hüzünlendirir, kimi zaman size ah çektirir, kimi zaman da oraya yolculuk planları yaptırır. Bir dergide okuduğum, doğduğumuz yere olan hissiyatımızı tam olarak anlatan çok güzel bir söz var: "Doğduğunuz toprak ana kucağı sıcaklığı taşır, ölü veya diri anne gibi kendisine çeker."

Ana sıcaklığını hissettiren yere olan özlemimiz, nerelisiniz sorusu karşısında, doyduğunuz yerin ismini söylemeye izin vermez. Ankara'da veya bir başka yerde uzun süre yaşıyor olsanız bile, doğduğunuz yerin ismini söylersiniz.

Karslıyım, Iğdırlıyım, Ardahanlıyım, Samsunluyum, Erzurumluyum...

Bunu söylerken biraz keyif aldığınızı hissedersiniz, biraz gururlanırsınız, biraz heyecanlanırsınız, biraz hüzünlenirsiniz; ama söylemekten asla vazgeçmezsiniz.

Doyduğunuz yerde biriyle karşılaşırsınız, selamlaşırsınız. Doğduğunuz yerden gelen biriyle karşılaştığınızda ise onunla kucaklaşırsınız. En fazla, doğduğunuz yerden tanıdıklarınıza gönül koyarsınız, onlara kahırlanır, onlara dertlenirsiniz. Bir yakınınızı kaybettiğinizde ya da bir mutlu gününüzde, yanınızda en çok onlar olur. Elinize geçen imkânları, ilk önce onlarla paylaşırsınız.

Öldüğünüzde, doğduğunuz yere gömülmek istersiniz. Doğduğunuz yeri görmeyen çocuklarınıza veya bir yabancıya orayı anlatırken, kimi zaman bir ressamın hassasiyetiyle, ufacık bir dereyi nehir gibi, ufacık bir fidanlığı orman gibi, ufacık bir stadyumu, olimpik bir stadyum gibi anlatırsınız.

Kimi zaman da bir şair gibi, orada yaşanılmış olayları bezeyerek, süsleyerek ve biraz da abartarak anlatırsınız. Doğduğunuz yeri anlatırken, annenizi anlatır gibi oranın eksiklerini görmeden anlatırsınız. Doyduğunuz yerdeki yaşamınızda beraber olduğunuz kişileri, uzun süre görmediğinizde, hafızanızda kalmaz, unutabilirsiniz. Ama doğduğunuz yerdeki kişileri, aradan kaç yıl geçerse geçsin unutmaz, o kişiler sorulduğunda, bir çırpıda ağzınızdan hatırladığınızı, hatta hiç unutmadığınızı gösteren sözcükler dökersiniz; rahmetli çaycı Altan'ın küfrünü, Şahvelet'in yukarı fırlayarak dizlerinin üstüne düşüşünü, Ballo'nun kafiyeli yakıştırmalarını, deli Celal'in parkasını, Cello'nun sımışkasını, İsmihan'ın fötrünü anlatırsınız.

Bugün Türkiye'nin can sıkıcı gündeminden biraz uzaklaşarak farklı bir konuyu işlemeye çalıştım. Doğduğum yere (Kars) olan duygularımı yazdım.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.