Türkolojinin Büyük Kaybı

İbrahim ÇAPAN'ın kaleminden...

Hayat ağacı, ölüm rüzgârına direnemedi. Ve Türkoloji, ağacının bir yaprağını koparıp aldı. Altmış sekiz yıllık hayat ağacının, Türkoloji dalında mevsimlere direnen kırk beş yıl bu dalda binlerle ifâde edilecek; lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisi yetiştiren Yeni Türk Edebiyatı’nın parlak ismi Prof.Dr.Şerif AKTAŞ’ın kalbini ölüm rüzgârı durdurdu. Hocaların hocası yok artık aramızda.

1945 yılında Erzincan’ın Refahiye ilçesine bağlı Pınaryolu Köyü’nde dünyaya gelen Prof.Dr.Şerif AKTAŞ, Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun sonra kısa bir süre edebiyat öğretmenliği yapmış, mezun olduğu bölüme asistan olarak atanarak Prof.Dr. Kaya BİLGEGİL’in danışmanlığında hazırladığı “ Refik Halit Karay’ın Eserleri Üzerine Bir Araştırma “ isimli teziyle edebiyat doktoru unvanını almıştır. Aynı üniversitede 1981’ de Doçent, 1987’de Profesör olan AKTAŞ, lisans talebeliğinden Profesörlüğüne kadar Dadaşlar diyarında; karla, ayazla, soğukla omuz omuza vererek Palandöken ile dost olmuştur.

Çok sayıda kitaba ve bilimsel makaleye imza atan AKTAŞ’ın “ Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş “ isimli eseri 1984’te Türkiye Yazarlar Birliği Ödülüne lâyık görülmüştür.

Prof.Dr.Şerif AKTAŞ’ın talebesi olamadım; ancak kitapları ve makaleleri rehberimiz oldu. Hocamızın, talebelerinin talebesi olma şerefine nail olabildim. Prof.Dr.Ali Berat ALPTEKİN, Prof.Dr. Ramazan KORKMAZ, Prof:Dr. İsmail ÇETİŞLİ, Prof.Dr. İbrahim KAVAS, Prof. Dr. Pervin ÇAPAN, Prof.Dr. Esma ŞİMŞEK vb.

Amatör ruhla talebeliğimiz yıllarında çıkarmış olduğumu Nilüfer dergisinin davetine icâbet etmiş, saatlerce nefesimizi tutarak sohbetini dinlemiştik. Hocalarımıza dönerek : “ Çocukları çok mu korkmuşsunuz nedir, niye soru sormuyorlar ? “ sorusuna rağmen hocalarımızın sessizliği çok mânidardı. Prof. Dr. Nâmık AÇIKGÖZ (  Bizim dönemde okutman idi ) ilk adımı attı. Bakışlarıyla da bizi de cesaretlendirdi. Nasıl oldu bilmiyorum ama söz almak için elimin yavaş yavaş havaya kalktığını hissettim. AKTAŞ Hoca : “ Evet evlâdım “ demesine rağmen elimin hâlâ inmediğini fark etmiştim.

Sıkılarak : “ Hocam, dönemleri ayrı olmasına rağmen, Ahmet Haşim : “ Gölde bir kamış olsam “, Orhan Veli : “ Rakı şişesinde bir balık olsam “ diyorlar. Bu ifâdelerden hareketle birbirlerinden etkilenmiş olabilirler mi ? “ AKTAŞ Hoca, bakışlarını kısa bir süre üzerimde dolaştırdıktan sonra o tok ve otoriter sesiyle : Evlâdım, rakı içiyor musun rakı ? “ diye soruverdi. Soru karşısında şaşkınlığımı gizleyemeden sadece “ Hayır. “ kelimesi çıktı ağzımdan. “ Ben de rakı içmeyen birinin bu sorusuna cevap vermiyorum .” diyerek kestirip attı. Bu cevap şaka mıydı, gerçek miydi hâlâ anlamış değilim.

Yıllar sonra Hizmetiçi Eğitimi Semineri’nde Türk Edebiyatı dersinin yeni programı seminerinde bilgilerinden istifâde ettik. Bu seminer esnasında roman inceleme metotları hakkında farklı bilgiler sundu. Katılımcıların çoğu  hocanın lisans ve yüksek lisans talebeleriydi. Bir öğretmen arkadaşımız hocam :  “ Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş isimli eserinizde farklı şeyler söylüyorsunuz  deyince : “ Evlâdım, o zaman öyle düşünüyordum. İnsan hiç sabit düşünceli olur mu ? Şimdi konu hakkında böyle düşünüyorum. “ demişti. Evet, AKTAŞ Hoca, sürekli yenilikten ve değişimden yanaydı.

Türk Dili ve Edebiyatı tahsili yapan binlerce öğrenciye rehber olan Prof. Dr. Şerif AKTAŞ, şüphesiz eserleriyle bundan sonra da o öğrenimden geçecek olanlara da rehberlik edecektir.

İnsanlar, eserleriyle yaşarlar.

Ruhunuz şâd, mekânınız cennet olsun hocam.