Cumhuriyeti anlamak!

​​​​​​​Yeniakit Gazetesi Yazarı Abdurrahman Dilipak, bugünkü köşe yazısında, Kars İslam Cumhuriyeti’nden bahsetti.

Dilipak : “Birçok kişi bilmez ama Anadolu topraklarındaki ilk Cumhuriyet “Türkiye Cumhuriyeti” değil, “Kars İslam Cumhuriyeti”ydi. Daha Mustafa Kemal Samsun’a çıkmadan Anadolu’da bir Cumhuriyet vardı. Nedense bizim ders kitaplarında bu Cumhuriyetten pek söz edilmez.” diye yazdı.

Abdurrahman Dilipak’ın yazısı şöyle :

CHP, kendini “Kuvayı milliye” ve “Müdafayı Hukuk” hareketinin devamı sayar. Oysa bu iki hareketin gayesi de “Hilafet ve saltanatı ihya” idi. Yani CHP’nin kendini bu hareketlerin devamı gibi göstermesi bir “gasp”dan başka bir şey değildir. Bu hareketlerin tabii sonucu 1. Meclistir. 1. Meclis Osmanlı Meclis-i mebusanının devamıdır. Zaten 1. Meclisin açılış merasiminin şekli tamamen dini bir merasim şeklindedir. Kapıda kelime-i tevhid sancağı asılıdır aynı zamanda. Mecliste çoğunluk din alimlerine aittir. Mecliste kürsünün arkasında ayet yazılıdır.

CHP “Cumhuriyetçi” bir parti değildir. CHP “çoğunlukçu” bir parti değil. Çok partili hayatla birlikte o bir   azınlık partisidir.

CHP’liler her fırsatta “Cumhuriyetin nitelikleri”nden söz etseler de, gerçekte bu anlamda bir “nitelik” temelde sözkonusu değil. “Demokrasi” gibi, Cumburiyetin de önüne – sonuna istediğiniz gibi eklemeler yapabilirsiniz.. Demokrasi ile Cumhuriyeti de bir araya getirebilirsiniz..

Mesela Demokratik Almanya çok da demokratik değildi! “Laik Cumhuriyet” olabileceği gibi “İslam Cumhuriyeti” de olabiliyor.. Faşist ülkelerin çoğu “Cumhuriyet”di mesela, “Demokratik ülkeler”in çoğu da komünist!

Birçok kişi bilmez ama Anadolu topraklarındaki ilk Cumhuriyet “Türkiye Cumhuriyeti” değil, “Kars İslam Cumhuriyeti”ydi. Daha Mustafa Kemal Samsun’a çıkmadan Anadolu’da bir Cumhuriyet vardı. Nedense bizim ders kitaplarında bu Cumhuriyetten pek söz edilmez.

CHP’nin 6 Ok’u ithaldir. İnkılablar milli iradenin eseri değil, bir dayatmadır. Mesela inkılab olarak ne getirildi ise, toplumun din ve tarihle, gelenekle bağını kopartmaya yöneliktir. Osmanlı’da Miladi takvim de vardı, batılı eğitim de, Latince de, batılı kıyafet de serbestti. İnkılapla İslami olan yasaklandı.

6 ok, tamamen ithal. 1. ok: Cumhuriyetçilik. 2. ok: Halkçılık. 3. ok: Milliyetçilik. 4. ok: Laiklik. 5. ok: Devletçilik. 6. ok: İnkılapçılık. 1927’de 6 ok değil, 4 ok vardı. Bunlar da Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik olarak. 10-18 Mayıs 1931 CHF/CHP 3. büyük kongresi ile buna Devletçilik ve İnkılabçılık eklendi. 1927 yılında toplanan CHP’nin ilk kongresinde Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık ve Laiklik ilkeleri kabul edilmiştir, 3. kongrede ise bunlara İnkılapçılık ile Devletçilik eklenmiştir. 5 Şubat 1937’de ise bu ilkeler Anayasanın 2. maddesinde yer aldı. Ve herkes bu şekilde Anayasaya sadakat yemini ederken CHP’nin 6 Ok’una bağlılık yemini etmeye mecbur bırakıldı.

“Cumhur” “Halk” demek değildir. Öyle olsa idi “Cumhuriyet “Halkçılık” olurdu ki, bunlar 6 Ok’da ayrı ayrı ifade edilmiştir. Aslında bu ilkelerin ilham kaynağı Fransa, Hitler Almanyası, Musolini İtalyası ve Sovyetler Birliğidir. Mustafa Kemal sadece “İnkılapçılık” maddesini yazdırmıştır.

Aslında CHP “Milliyetçi” bir parti de değildir..

Uğur Mumcu, “Türk vatandaşı”nı şöyle tanımlar: İsviçre Medeni kanununa göre evlenen, İtalyan Ceza Yasası›na göre cezalandırılan, Alman Ceza Muhakemeleri Usul Hukukuna göre cezalandırılan, Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen, İslam Hukukuna göre gömülen kişidir. CHP batıcı bir harekettir. Kurtuluş savaşında savaştıklarımızın inanç ve dünya görüşlerini zorla topluma dayatan bir harekettir. Kurtuluş savaşına ruh ve anlam kazandıran ne varsa onu sanık sandalyesine oturtan harekettir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, Osmanlı, Selçuklu, İslam tarihi yasaklanırken “Yunan Medeniyet Tarihi” zorunlu hale getirilmiştir..

Türkiye’nin Latin alfabesine geçmesi için ısrar eden İngiliz müsteşriki Sir Denison Ross’dur.

Sevan Nişanyan bu konuda diyor ki; “Alfabe devriminde asıl gaye, Batı kültürünü benimsemekten çok, İslam kültürünün entelektüel köklerini kurutmaktır. Amaç Türklerin Shakespeare’i ya da Paris gazetelerini daha kolay okuması değildir: Kur’an’ı ve Osmanlı kaynaklarını okumalarını önlemektir. Bu aşamada tümüyle Türkçeye özgü bir alfabe geliştirmek üzerinde bir müddet durulmuşsa da, daha kolay -ya da daha inandırıcı- bulunduğu için Batı’dan alfabe ithali tercih edilmiştir.”

Türkiye’de sorun yapısaldır. 3 kıta üzerine yayılmış bir imparatordan bir ulus devlet icad etmeye kalkışmak kolay başarılacak bir iş değildi elbette. İmparatorluk toprakları bir asırdır kan ve gözyaşı içinde. Bugün Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta, Mali’de, Moro’da, Myanmar’da ya da Pakistan’da, Bangladeş’te yaşanan sorunların arkasındaki temel gerçek bu. Balkanlar ve Kafkaslar’da dinmeyen kan ve gözyaşı bundan. Osmanlı misyonundan doğan boşluk, sağlıklı bir dünyanın inşasını imkansız kılıyor. Hilafetin boşluğu hâlâ doldurulmuş değil.

Laik Türkiye’nin dayandığı blok çatırdıyor, bizim üzerimizden İslam dünyasını kontrol etmek isteyenler İslam’a ve onun yeniden yükselen yıldızı olan yeni Türkiye’ye karşı düşmanca duygular besliyorlar. Batı, kurduğu uluslararası düzeni, ekonomik sistemi, kavramları ve kurumları ile çöküyor. Türkiye ise “Kökü mazide olan ati” anlayışı ile yükseliyor.

CHP kaybedenler safında. CHP’nin üzerinde yükseldiği zemin çöküyor. O çevreler CHP’yi “koçbaşı” ya da içerideki Truva atı olarak kullanmak istiyor. FETÖ bir “kaleyi içeriden fethetme” operasyonun aracı idi. Madem bu halk dininden vazgeçmek istemiyor, İstiklal Mahkemeleri, darbeler, devrimler çözüm olmadı, onların din algısını değiştirmek istediler, 15 Temmuz’da o da çöktü.

Tarihi bilmeyenler, bugünü ve geleceği doğru okuma şansına sahip değildir..

Asıl çatışma uluslararası sistem ve onların içerideki işbirlikçi yapılar arasındadır. Bu yapılar, Media, Mafia, Sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, her yerde varlar.

Cumhuriyetin kavram olarak anlamı, Türkiye’deki ve dünyadaki uygulaması üzerinde ciddi anlamak okumaya ve düşünmeye ihtiyacımız var.

Cumhuriyet, ulus temelinde “çoğunluk”a dayalı bir siyasi sistemi ifade eder. Tek başına “Fazilet” içermez. Mesela Demokrasi, “Halk”a dayalı bir “çoğulculuk” rejimidir. İdeal anlamda Demokratik Cumhuriyet, çoğunluk yönetse de çoğulcu bir anlayışla halkların haklarını gözeten, temsil kabiliyeti yüksek, katılımcı bir anlayışı ifade etmektedir.

Aslında CHP ne Demokrat, ne Cumhuriyetçi bir harekettir. 2. Dünya savaşının ardından soğuk savaşın sona ermesi ile dayandığı değerlerin bir kısmı tedavülden kalktı. Zaten 19.YY sonunda, savaş yıllarında, komünizm, kapitalizm, faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21.YY açıklamak da mümkün değil. Hem zaten “Cumhuriyet Partisi” diye bir parti de olmaz. O “Tek Parti” olur. “Çoğunlukçu azınlık partisi” görünümü ile CHP geçmişi ve geleceği olmayan bir hareket olarak varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Selâm ve dua ile.