Başkan Uludaşdemir Açıklamasında şu ifadelere yer verdi;
"Karayolları 18. Bölge Müdürlüğü bünyesinde yaklaşık on yıldır aynı görevi yürüten 12 emekçi arkadaşımız, bugün hâlâ asgari ücret olan 22.000 TL maaşla, ağır ve riskli sahalarda görev yapmaktadır.
Bu arkadaşlarımız yalnızca 3.000 TL’lik bir ek ücret talep etmiş, fakat bu talepleri karşılık bulmadığı gibi, önceden yargı yoluyla kazandıkları ve yaklaşık 100.000 TL’ye ulaşan alacaklarından feragat etmeleri şart koşulmuştur.
Bu baskılar yalnızca ekonomik düzeyde değil; sendikal hakları gasp etmeye varan bir noktaya ulaşmıştır.
İşçilerin bağlı bulundukları sendikalardan istifa etmeleri yönünde şirket yetkilileri tarafından baskı yapıldığı, temel anayasal haklarının açıkça ihlal edildiği bilgisi tarafımıza ulaşmıştır.
Ancak sorun yalnızca özel şirketle sınırlı değildir.
Kamu adına görev yapanlar da ne yazık ki bu emek mücadelesine duyarsız, hatta kibirli ve dışlayıcı bir tavır içerisindedir.
Bu durumun en açık örneği, Karayolları 18. Bölge Müdür Yardımcısı Selçuk Bey’in tavrıdır.
Tarafımızca yapılan görüşmede, sürece ilişkin herhangi bir çözüm ya da yol haritası sunulmamış, görüşme ayakta, nezaketsiz ve ciddiyetsiz bir biçimde gerçekleştirilmiş, çalışanlar “düz işçi” olarak nitelendirilmiş, 22.000 TL maaş “yeterli” bulunmuştur.
Üstelik “Erzurum’da olsa bu işçiler kapının önüne konulurdu” şeklinde açık tehdit içeren ifadeler kullanılmıştır.
Daha da önemlisi; Selçuk Bey, konuyu herhangi bir değerlendirme kanalına yönlendirmeden, başka bir idari görüşmeye kapı aralamayan bir biçimde sonlandırmış, adeta karar merciinin kendisi olduğu varsayımıyla hareket etmiştir.
Bu yaklaşım, kamu görevine yakışmayan bir keyfiyet taşımakta; kurumsal sorumluluk yerine kişisel otorite anlayışını dayatmaktadır.
Buradan açıkça söylüyoruz:
İşçinin düz olanı olmaz; işçinin hakkı olur.
Kars’ta hak arayanı tehdit edenler, bu halkın vicdanında mahkûm olurlar.
Yapılan iş, doğrudan kamu hizmetidir.
Asfalt bakım, yol onarım, trafik güvenliği gibi asli görevler, taşeron firmalar aracılığıyla değil, devletin kendi eliyle ve kadrolu çalışanlarla yürütülmelidir.
Ancak burada bu görev, farklı taşeron firmalar eliyle yürütülmekte; bu firmalardan birinde çalışan arkadaşlarımız, aynı işi yapan diğer iki firmadaki işçilerden daha düşük maaşla çalıştırılmaktadır.
Diğer firmalarda bu iş 25.000 TL’ye yaptırılırken, bu firmada çalışan işçiler 22.000 TL ile yetinmeye zorlanmaktadır.
İddialara göre, bu taşeron firmada bazı kamu yöneticilerinin eşleri veya akrabaları çalışmaktadır.
Bu iddiaların doğruluğu araştırılmalı, kamu vicdanı tatmin edilmelidir.
Ayrıca işçilere, sözleşmeyle verilmesi gereken koruyucu kıyafetler ve iş güvenliği ekipmanlarının sağlanmadığı da bildirilmiştir. Bu durum, yalnızca bir emek sorunu değil, hayati bir güvenlik sorunudur.
Tüm bu tablo karşısında İzmir Büyükşehir Belediyemiz örneği bir kez daha çarpıcıdır.
Orada belediyemiz, eylül ayında 135.000 TL’yi bulacağı öngörülen maaş yükünün hizmetleri aksatacağını açıkça ifade etmiş, çalışanların yüksek ücret taleplerine rağmen şeffaf bir mali sorumlulukla çözüm aramıştır.
Ancak Kars’ta, taşeron işçiye 3.000 TL verilmesin diye her yol denenmekte, yargı kararları çiğnenmekte, anayasal haklar gasp edilmekte ve kamu görevlileri siyasi hırsla hareket etmektedir.
CHP Kars İl Örgütü olarak bu düzeni reddediyoruz.
Biz alın terinden yanayız.
Biz anayasal haklardan yanayız.
Biz, kamu gücünün şahısların keyfiyetine dönüşmesini asla kabul etmiyoruz.
Ve son sözümüz:
Ya bu adaletsizliğe son verirsiniz, ya da bu sesi tüm Türkiye duyar.
Bu ses yalnızca 12 işçinin değil, emeğin, hakkın, hukukun ve halkın sesidir.
Ve bu ses asla susturulamaz!"