Gazi Kars’ın Şehitler Diyarı Sarıkamış ilçesinde, “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” dolayısıyla “Camiler ve Engelliler” konulu konferans verildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası, Sarıkamış Halk Eğitim Merkezi Salonu’nda Kars Kafkas Üniversitesi (KAÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin Seyhan tarafından “Camiler ve Engelliler” konulu konferans verildi.
Konferansa Belediye Başkanı İlhan Özbilen, İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman, KAÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin Seyhan, İlçe Milli Eğitim Müdürü Bülent Dağdelen ve Şube Müdürü Yener Kamiloğlu, MHP İlçe Başkanı Zülküf Koçak, din görevlileri ve aileleri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Yeni Camii imam hatibi Cihan Şehri’nin, Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan konferansın açılış konuşmasını İlçe Müftüsü Hamdi Uzunharman yaptı.
Konuşmasında ‘Camilerin ve Din Görevlileri’nin Toplumdaki Yeri’ne değinen Müftü Uzunharman şunları kaydetti:
“Camiler insanlık tarihi ile yaşıttır. İnsanlığın ilk ikamet yeri Mekke’dir. Allah ilk peygamberini oraya göndermiş, son peygamberi de oradan seçmiştir. Oraya ilk gönderilen yeryüzünün halifesi olarak tayin edilen Hz. Adem’in ilk işi de Allah’ın evini yapmak olmuştur. Mescit genelde beş vakit namazların kılındığı, cami ise beş vakit namaz, Cuma ve bayram namazlarının kılındığı yerlerdir. Mescit, secde edilen yer anlamında, cami ise toplayan, bir araya getiren anlamındadır. Camiler, Müslümanları ibadet için bir araya getirip, müminlerin kaynaşmasını, birlik ve beraberlik içinde olmasına vesile olan mekanlardır. Aynı zamanda Kur’an okunmasının öğrenildiği, ilim tahsil edildiği, ilmi müzakerelerin yapıldığı Allah’a zikir ve tefekkürde bulunuldu yerlerdir. Camilerinde topluca namazlarını kılan Müslümanlar genciyle yaşlısıyla dışarı çıktıklarında birbirleriyle hasbıhal ederler. Sevinçlerini paylaşırlar. Dert ve sıkıntılarına ortak olup var olan problemi çözmeye çalışırlar. Karşılıklı güven tazelerler. Varsa dargın ve küskünler barışma ortamı yakalamış olurlar. Bu yönüyle camiler toplumun huzur ve güvenini temin eden mekanlardır.
Müslümanların Yüce Allah’a karşı kulluk görevlerini toplu olarak yapma imkanı veren cami ve mescitlerde İmam Hatiplik ve müezzinlik görevlerini ifa den gönül erleri vardır. Bunlar Allah’ın evlerini günün her saatinde temiz olmasını, ibadet saatlerinde açık kalmasını sağlarlar. Bunun yanı sıra cemaati dini yönden aydınlatma görevlerini de ifa ederler. Halkın problemleri ile ilgilenirler. Bu bağlamda dini rehberlik ve danışmanlık görevlerini de yerine getirmeye çalışırlar. Sosyal etkinliklere katılarak cemaatin istek ve arzularına cevap verirler. Din görevlisi ile cami cemaati arasında sıkı bir bağ vardır. Müslümanlar kendi aralarındaki bir takım sorunlarını cami görevlisine iletir ve ondan çözüm beklerler. Din görevlisi de halktan gelen bu nevi taleplere cevap vermeye gayret gösterir. Bu bakından din görevlisi toplumdaki bireyler arasındaki kaynaşmayı, huzur ve güven duygusunu sağlayan önemli bir şahsiyettir.”
Bu seneki Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın konusunun “Camiler ve Engelliler” olduğunu belirten Müftü Uzunharman, “Bu yıl “Engelsiz Cami, Engelsiz İbadet” teması ile engellileri cami ile buluşturmayı planlıyoruz. İslam’a ve Kur’an’a göre özürlülük yoktur. Biz müftülük olarak hem bünyemizi hem de camileri engelli kardeşlerimize hazır hale getireceğiz, gerekli çalışmaları yapacağız. Hafta boyunca tüm Türkiye’de konu ile ilgili pek çok etkinlik gerçekleştirecek olan Diyanet İşleri Başkanlığı, ‘Engelsiz Cami, Engelsiz İbadet’ sloganıyla engellilerin sorunlarına dikkat çekerken, diğer taraftan da engelli-engelsiz, kadın-erkek, genç-yaşlı hiçbir kimsenin camilerin manevi atmosferinden mahrum kalmamasını amaçlıyor. Engelli vatandaşların yardıma ihtiyaç duymadan cemaate katılmalarını sağlamak için de çeşitli çalışmalar yürüten Diyanet İşleri Başkanlığı, her ilde en az bir caminin gerekli düzenlemelerin yapılarak engelli vatandaşların kullanımına uygun hale getirilmesini sağlayacak. Ayrıca, yürüme engelli vatandaşların camiye ulaşmalarını kolaylaştırmak amacıyla İl Müftülükleriyle ortaklaşa çalışma yapılarak, akülü araba temin edilecek” dedi.
CAMİLER VE ENGELLİLER
Daha sonra KAÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin Seyhan, ‘Camiler ve Engelliler’ konulu bir konferans verdi.
Rabbimizin hikmeti ve imtihanın bir gereği olarak dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de engelli kardeşlerimizin bulunduğunu belirten Seyhan, “Engelli olmak kınanacak bir hal değildir. Ne engelli ne de engelli ailesi bir takım gerekçelerle kınanabilir. Zira herkes her an engelli olmaya adaydır. Şurası bir gerçek ki, doğuştan veya sonradan ortaya çıkan engellilik durumu çalışmaya, üretmeye, başarılı işler yapmaya ve nihai hedefe ulaşmaya asla ama asla mani değildir. Engelli olduğu halde azimle, inançla kararlılıkla çabalayan ve tarihe adını altın harflerle yazdıran nice abide şahsiyetler vardır. Yeter ki bu insanların önüne engeller konulmasın. Yeter ki gönüller engelli olmasın. Yeter ki gönüller engel tanımasın” dedi.
Engelli olmanın, hor görülme, itilip kakılma, küçümsenme sebebi de olmadığını ifade eden Seyhan, “Zira insanlar, kendi tercihi olmayan durumlardan dolayı asla kınanamazlar. Bu insanları kınamak, insani ve ahlaki değerlerden yoksun olmak anlamına gelir. Bizler şekle ve görünüşe değil, insanın ruhunu güzelleştirip ahlakını mükemmel hale getirip getirmediğine bakmak durumundayız. Zira Allah bizim şeklimize, paramıza, malımıza, mülkümüze, makamımıza, güzelliğimize ve rütbemize bakmayacaktır. Peygamberimizin ifadesiyle, "Allah sizin görünüşünüze, malınıza, mülkünüze bakmaz; yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar." Dinimize göre gerçek üstünlük; Allah’ı bilmek, O’nu tanımak, O’nu sevmek, O’na sonsuz saygı duymak, O’na şükretmek, O’na hamd etmek ve O’na yakın olmaktır. Sonra da ahlakımızı güzelleştirip tüm insanlığa hayırlı hizmetler sunmaktır” diye konuştu.
İlahi hikmetlerle dolu Yüce Kitabımız Kur’an’ın, ayrım yapmaksızın her toplum kesiminden söz ettiğini vurgulayan Seyhan, “Nitekim Kuran, sağlıklı ve hastalardan, engelli ve sağlamlardan, bilenlerle bilmeyenlerden, inananlardan ve inkarcılardan, zenginler ve yoksullardan, şükredenler ve nankörlük edenlerden, kadınlar ve erkeklerden, yaşlılar ve gençlerden bahseder. Örnek verecek olursak, Yüce Kitabımız, Hz. Musa (as)’in dilinde düğüm olduğundan bahseder. Evlat hasretiyle döktüğü yaşlar sonucu gözlerini kaybeden Hz. Yakup (as)’dan bahseder. Yakalandığı amansız hastalıktan dolayı biçare hale gelen fakat yine de isyan etmeyen ve daima Rabbine sığınan ve O’na şükreden Hz. Eyüp (as)’dan bahseder. Öte yandan Peygamber Efendimizde engellilere değer vermiş, onları topluma kazandıracak işlere imza atmış ve bize de bu konuda örnek ve rehber olmuştur. Nitekim Peygamberimiz gözleri görmeyen Abdullah İbni Ümmi Mektum’u sefere çıktığı zaman Medine’de kendi yerine defalarca vekil olarak bırakmıştır. Yine O, ortopedik engeli bulunan Muaz b. Cebel’i genç yaşına rağmen vali olarak tayin etmiştir. Çünkü Efendimiz bunları yaparken insanların fiziksel özelliklerine bakmamış tam tersine liyakate bakmıştır. O akla, bilgiye, çalışkanlığa ve tecrübeye önem ve öncelik vermiştir. Her zaman fazilet ve liyakat esaslı görevlendirmelerde bulunmuştur. Mesela o, Abdullah b. Mesud gibi çok kısa boylu birisini (cüce) yanından ayırmamış, ona özel iltifatlarda bulunmuş ve ona vahiy katipliği görevi vermiştir. Dinimiz İslam, görmeyenin gözü, duymayanın kulağı, konuşamayanın dili, güçsüzün eli ve kolu olmayı doğru ve hayırlı bir davranış olarak kabul etmiş ve öyle ilan etmiştir. Buna mukabil, engelli birine engel olmayı, engeller çıkarmayı, dalga geçmeyi, hor ve hakir görmeyi, küçümsemeyi, alaya almayı, tepeden bakmayı ise yasaklamış ve lanetlemiştir” şeklinde konuştu.
Unutmamalıdır ki, asıl engelli olanlar aklını, mantığını ve kalp gözünü, doğru dini bilgiye, şefkate, merhamete, hikmete ve ilahi gerçeklere kapatıp, kendi insanlığını ayaklar altına alan ve şeytanın taraftarı olan kimseler olduğunu belirten Seyhan şunları kaydetti:
“Doğuştan veya sonradan engelli olan pek çok kardeşimiz eğer Hz. Eyüp (as) gibi sabrederse imtihanı başarmış olur. Engelli kimse ona buna takılmadan kararlı bir şekilde okur, araştırır, düşünür, sonra da imanını sağlamlaştırır ve ahlaklarını güzelleştirirse Allah katında çok değerli bir kul olma şansını yakalamış olur. Diyanet İşleri Başkanlığı her yıl 1-7 Ekim tarihleri arasında kutlanan Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın bu seneki temasını "cami ve engelliler" olarak belirlemiştir. Bu nedenle seksen beş bini bulan camiler engellilerimizin rahatça ulaşacağı ve ibadetlerini gönül huzuru ile yapabileceği mekanlar olmalıdır. Bu konu hafta boyunca yoğun bir şekilde işlenmeli ve kamuoyunun dikkatleri buraya çekilmelidir. Böylece toplumda engelli kardeşlerimize yönelik toplumsal bir bilinçlenme söz konusu olabilecektir. Özetle, asıl önemli olan; insani değerlerle donanmak ve ne olursa olsun bu dünyadaki varoluş gayemizi asla unutmamaktır. Unutmayalım ki, herkes bir şekilde imtihan olmaktadır. Bu süreç sabır ve metanetle değerlendirilirse bunun ahrette ki mükafatı da çok büyük olacaktır.”