1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. Milletvekili Ayhan Bilgen Kars'ta
Milletvekili Ayhan Bilgen Kars'ta

Milletvekili Ayhan Bilgen Kars'ta

Bilgen: “Türkiye’nin Üç Tarafı Denizlerle, Dördüncü Tarafı İse Kürtler İle Çevrilidir”

A+A-

Tacettin DURMUŞ

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski sözcüsü Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, 7 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliyesinin ardından HDP, DBP, DTK’nın MYK, PM üyeleri ve 6 milletvekili ile birlikte memleketi Kars’a geldi.

HDP heyeti ile birlikte son günlerde yaşanan süreci değerlendirmek ve yöre halkının sürece ilişkin görüş ve önerilerini almak için Kars ve ilçelerinde çalışmalar yapmak için memleketine gelen Bilgen burada gazetecilere ve partililerine yönelik açıklamada bulundu.

HDP İl Binasında konuşan Bilgen, Güney sınırlarımız ve Ortadoğu’da yaşanan kanlı savaşlara dikkat çekerek, Türkiye’nin güvenliğinin Irak’ın barışından geçtiğini söyledi. Bilgen, Türkiye’nin 3 tarafının denizlerle, dördüncü tarafının ise Kürtler ile çevrili olduğunu dile getirdi.

ORTADOĞUNUN BİRLİĞİNDEN YANAYIZ

Ortadoğu değerlendirmesi yapan Bilgen: “Bundan beş yıl önce hatırlayacaksınız Barzani Türkiye’de bir kongreye davet edildi. O dönemde Kürtlerle ilgili devletin ve siyaseti hükümetin siyaseti farklıydı. O dönemde Kürtler ile ilgili ortaya koyulan mesaj ve söylem bugünküyle kıyas olmayacak bir noktadaydı. Şimdi tablo ne; işte örneğin Kırım’da ki Türk nüfusun sayısı Kürtlerle kıyaslanmayacak kadar azdır ama Kırım’da referandum yapılması Türkiye’de kimseyi kaygılandırmıyor. Kimse demiyor ki ‘Kırım Türkleri tehdit altındadır, özerklikleri ortadan kalkmıştır’ çünkü işte Rusya Kırımı işgal etmiştir. Kırım’ı Ukrayna’dan ayırmıştır ve kendisine bağlamıştır. Kimsenin gündeminde Kırım yok mesela. Peki, Kerkük niye var? Buradan şuna dikkat çekmek istiyorum. Türkiye’nin derdi ne yazık ki Türkmenler bile değil. Eğer Türkler olsa idi Kırım Türklerini de en az Türkmenler kadar kendine dert edinirdi. Şimdi Rus işgali altındaki durumunu parlamentosunun kapatılmasını, liderlerinin ülkeyi terk etmek zorunda kalmasını da Türkiye konuşuyor olurdu. Türkiye’de birileri derdi ki Türkiye’de beş bin ülkücü kırıma gitmeye hazır diye konuşurdu değil mi? Kırım’daki Türkleri kurtarmaya hazır derdi demi, Çin’e gidebiliriz’ diye toplantı yapabilirdi. Ama böyle bir şey olmuyor.

NEDENSE SADECE KÜRTLERİN YAŞADIĞI BÖLGELERDEKİ TÜRKLER PROBLEM OLUYOR

Nedense sadece Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki Türkler problem oluyor. Bununla yüzleşmek Türkiye de barışı sağlama, Türkiye’de Demokrasiyi sağlamak bizi diğer partilerden ayıran özelliğimizdir. Değerli arkadaşlar biz çok net bir şekilde Ortadoğu’nun birliğinden yanayız, parçalanmaktan, kan dökülmesinden, Şii - Sünni çatışmasından, Türkmen - Kürt kavgasından, Arap kavgasından, Fars kavgasından yana değiliz. Ama Ortadoğu’da halkların barış içerisinde yaşamasının bir yolu aynı zamanda her halkın kendi inancını yaşayabilmesi, kendi dilini konuşabilmesi, kendi kimliği ile yaşadığı ülkede kendisini eşit hissetmesi, özgür hissetmesi ile mümkündür. Eğer bu olmuyorsa bu coğrafyada bir biçimde sancılı günler yaşanır. Bu tespit sadece bize ait bir tespit değildir. Arkadaşlar çok net bir ölçü olduğu için söylüyorum. Bundan on yıl önce milli istihbarat teşkilatının bir kuruluş yıl dönümü içerisinde dönemin müsteşarının şöyle bir sözü var: Diyor ki ‘komşularımız başta olmak üzere eğer bu coğrafyada rejimler değişmez ise haritalar değişecek.’ Şimdi ülkenin güvenlik istihbarat birimleri bunun farkındaysa yani bu coğrafya yüz yıl önce cetvellerle çizilmiş sınırlar içerisinde yönetilemez. Halklar yok sayılarak, kimlik verilmeyerek, inançlarına, dillerine baskı koyularak bu toprakların birlik ve beraberlikleri sağlanamaz. Yani güvenlik istihbarat birimleri bunları söylüyor. ‘Ee şimdi siz Kerkük İngiliz mandasında iken hiçbir tepki vermeyeceksiniz 1950’lere kadar ırak İngiliz mandasındadır. Kerkük BAAS rejiminin eline geçtiğinde hiçbir tepki vermeyeceksiniz. Kerkük’te 1950’li yıllarda Doktor Nejdet Koçak başta olmak üzere bir çok Türkmen lideri idam edildi. Türkiye’den hiçbir tepki gitmedi. Ama ne zamanki Kürtler ırak da ortadoğuda, Suriye de hakkı olan şeyleri talep etmeye başladığında hemen bir tepki ve buna izin vermeyiz. Bu bizi tehdit ediyor yaklaşımlarında bulunacaksınız. Biz tam tersini düşünüyoruz arkadaşlar. Türkiye’nin güvenliği Irak’ın barışından geçer. Irak’da yaşayan bütün halkların barışından geçer, Türkiye’nin güvenliği Suriye’de yaşayan herkesin barışından geçer. Tersi nedir sınırlarınıza duvar örmektir. Çünkü Türkiye’nin 3 tarafı denizlerle, dördüncü tarafı da Kürtlerle çevrilidir. Ülkenin tercihi değil ki bu, demografi bu, nüfus yapısı bu, sosyoloji bu. Sonuçta bu halklar burada yüzyıllardır yaşıyor. Kürtler bu coğrafyada yaşıyorlar. Dolayısıyla siz Kürtlerle barıştığınız kadar Kürtlerle barış içinde olduğunuz kadar aslında iç güvenliğinizi iç barışınızı garanti altına alırsınız. yoksa bütün Suriye sınırına 850 km sınır örseniz, bütün İran sınırına, Ermenistan sınırına duvar örseniz hiçbir şeyi sağlayamazsınız. Kendinizi ülkeye hapis edersiniz. Aslında dışarıdan biri gelmesin diye duvar ördüğünüzde aslında sizin vatandaşınızın da dışarıya çıkmasını, ticaret yapmasını, kültürel ilişki kurmasını önünü kesmiş olursunuz. Türkiye ne yazık ki bir akıl tutulması yaşıyor. Bu akıl tutulması partiler üstü bir akıl tutulmasıdır. Yani işte bir hafta önceki meclisteki oylamada da gördük basın açılamasında da gördük ki ne yazık ki Türkiye kritik konularında CHP içerisinde farklı eğilimler, sosyal demokrat bakış, daha evrensel bakış açıları hiç bir şey ifade etmiyor. CHP’nin bakışı dönüyor ultra milliyetçi ve Kürt karşıtı bir bakışa dönüşüyor. MHP ile ilgili bir şey söylemeye gerek yok zaten bunu açıkça söyleyen ifade eden başından beri tutarlı biçimde bu yaklaşımın çözüm olduğunu iddia eden bir tavrı var. Ama ne yazık ki bu günkü iktidar partisi de MHP’nin yaklaşımı ile aynı noktada duruyor. Şimdi CHP ile AKP’nin iki kitle partisinin biri sol olduğunu iddia eden diğeri muhafazakâr olduğunu iddia eden iki kitle partisinin Kürt sorunu ile ilgili yaklaşımı MHP ile aynılaşmış ise bize farklı bir görev başka bir sorumluluk düşmektedir. Türkiye’nin barışını savunmak, demokratikleşmesini savunma noktasında farkımızı ortaya koymak, toplumun vicdanına hitap etmek, toplumdaki kaygıyı endişeyi, fark edip belki bu anlamda daha sağlıklı bir iletişim kurmak bizim görevimiz. Ben içinden geçtiğimiz dönemin bütün zorluklarına rağmen son derece anlaşılır bir durum olduğu kararındayım. Bize gösterilen tepki tamda bizim farklı olmamızdandır." dedi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.