1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Kadına Yönelik Şiddet ve Nedenleri
Kadına Yönelik Şiddet ve Nedenleri

Kadına Yönelik Şiddet ve Nedenleri

Yrd.Doç.Dr. Aysel GÜVEN - Kafkas Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü

A+A-

Kadına yönelik şiddet dünyada, bütün kültürlerde ve toplumlarda yaygın olarak görülmektedir.  Kadına yönelik uygulanan şiddetin kaynaklarının artmasından dolayı artık  toplumsal bir hastalık niteliği kazanmıştır. Şiddet; bir kişiye güç veya baskı uygulayarak; istemediği bir şey yapmak ya da yaptırmak şeklinde tanımlanmaktadır. Burada şiddet uygulama eylemleri; zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da psikolojik acı çektirme ya da işkence, vurma ve yaralama olarak yer almaktadır.

 

Kadınların şiddet ve saldırganlık öğesi içeren davranışlara hedef olmaları sorunu, kadın hareketleri ( feminizm ) ile birlikte gündeme gelmiş olmakla birlikte, bu sorun tarih boyunca süregelmiştir. Kars'ta son bir aydır kadına uygulanan insanlık dışı şiddet şekilleri bu durumun vehametini ortaya koymaktadır.

 

Kadına yönelik şiddetin genel olarak erkek egemen yapısından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda toplumsal, hukuksal, ekonomik, geleneksel, siyasal ve eğitimsel yapısı içinde kadının ayrımcılığa uğradığından ve kadının erkeğe bağımlı kılındığından söz edilmektedir. Erkeğin yasalardan ve ataerkil geleneklerden kaynaklanan üstün konumu, kadının erkeğe hizmet etmesi ve erkeğin alınacak kararlarda söz sahibi olmasını doğal gören bir bakış açısına sahip olması şiddeti beslemektedir.

 

Aile içi şiddet genellikle sır olarak saklanır. Son yıllarda aile içi şiddet konusunda basın yayın organlarının ve halkın konuya ilgisi artmıştır. Ancak aile içi şiddet, temelde bir kadın problemidir. Kadınların da kocalarına karşı şiddet kullandıkları konusunda kanıtlar varsa da, kadına karşı şiddet çok daha önemli bir problemdir. Çünkü genel olarak kadının kocasına karşı kendini savunmak ve dayaktan kaçmak amacıyla şiddet kullanması söz konusu olur. Ancak erkeklerin daha tehlikeli ve zarar verici şiddet uygulamaya eğilimli olmaları, şiddetin erkekler tarafından daha sık tekrarlanması ve bu tür şiddetin hamile eşlere de sıklıkla uygulanması, bu nedenler arasındadır. Bunlara rağmen aile içi şiddet bu kadar görünenin yanında hala kendini sır olarak saklar.

 

 Aile içi şiddetin algılanması ve tanımlanması her zaman toplumun ve bireylerin kültürel değerleri üzerine şekillenmektedir. Bu nedenle şiddet kullanımı, toplumun benimsediği ve meşru gördüğü bir amaç için gündeme geldiğinde o davranışın şiddet olarak algılanıp algılanmaması da oldukça güç olmaktadır. Birçok toplumda kadına şiddet uygulanması kabul edilir bir davranış olarak algılanmakta ve evliliğin sıradan bir özelliği olarak görülmektedir. Şiddete uğrayan kadınlar için güvenilir, ciddi destek sistemlerinin olmaması ve aile şiddete yönelik yasal düzenlemelerde yetersizliklerin olması şiddetin artmasına katkıda bulunmaktadır. Kadının şiddete bakış açısı yaşadığı toplumun kültürüne, mevcut yasal düzenlemelere, kadının eğitim ve sosyo-ekonomik düzeyine göre de şekil kazanmaktadır.

 

Sosyolojik açıdan bakıldığında Tüm dünyada olduğu gibi Kars'ta da toplumun erkeğin egemenliğini kabul ettiği ve erkeğin saldırgan olmasını desteklediği kadınlardan da şiddet içeren davranışlar sergilenmemesinin beklendiği hatta hükmedildiği  görülmektedir. ''Kadının sırtında sopayı karnında sıpayı eksik etmeyeceksin'' ata sözü ile de bu meşrulaşmıştır.  Bu nedenle erkek saldırganlığı adalet sistemi içinde dahi kabul gören bir davranış olmuştur. Erkeğin karısını kontrol edebilmesi için de birçok kültürde izin verilmiş, hatta bazı toplumlarda yasalarla desteklenmiştir. 1877 İngiltere'de yasalar, erkeğin karısını işaret parmağından kalın olmayan bir sopa ile dövmesine izin veriyordu. 18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere'de erkek ailesi üzerinde tüm haklara sahiptir. Erkek ve kadın eşit değil, erkek üstün kabul ediliyordu. Bu durum 19. yy sonlarında kadınlar kendilerini kontrol etmede ve ailenin medenileşmesinde daha üstün görülerek eşitlik elde etmiştir. Bu yasal katkılarda erkeğe şiddet eğiliminde meşruluk kazandırmıştır ve bu devam etmektedir.

 

Aile yapısı sıklıkla şiddet içeren davranışların ortaya çıkışında etkili olmaktadır. Aile üyelerinin rollerinin iyi tanımlanmamış olması, birlikte geçirilen zaman, ailenin kendine özel yapısı, duygusal paylaşımın yoğunluğu, ailede stres ve çatışma yaratan olayların varlığı önemlidir.

 

Son günlerde Kars'ta ve diğer kırsal bölgelerde görülen şiddet olaylarının nedenlerine bakıldığında Yoksunluk ve Baskı şiddet davranışın ortaya çıkışında önemli olduğu göstermiştir. Düşük ekonomik düzey beraberinde yaşanan stres ve kısıtlı kaynaklarla ihtiyaçlarının karşılanamaması şiddet riskini artırır. Şiddet davranışları işsiz veya prestiji düşük işlerde çalışanlar arasında daha  dramatik olmaktadır.

 

Şiddetin bir araç olarak kullanılmasının engellenmesi ancak toplumun kadın ve erkeğe biçtiği değer yargılarının eşitlenmesiyle mümkün olacaktır. Bu da Toplumsal cinsiyet kavramını iyi tanımlayıp uygulamakla mümkün olacaktır. Eğer toplusal cinsiyet algılaması sağlıklı ve bilinçli gelişmezse bugün özellikle az gelişmiş bölgeler başta olmak üzere toplumlarda cinsiyet nedeni ile toplumun kadın cinsiyetine biçtiği rol ve beklentileri kadının insan hakları kapsamındaki bazı haklarını elde edememesine, kullanamamasına neden olurken şiddet artmaya devam edecektir.

 

Önceki ve Sonraki Haberler