1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. ‘Dünya’ya düşen adam
‘Dünya’ya düşen adam

‘Dünya’ya düşen adam

Kerem Akça, bu hafta vizyona giren filmleri değerlendirdi

A+A-

Postmodern sinema atılımımızı başlatan Reha Erdem, başyapıtı “Hayat Var”ın film modelini Tarkovsky’nin dünyasında canlandırıyor burada. Kars’a gelen bir yabancının üzerinden soyut, öznel, gri ve hipnotize edici bir görsel yapı kuruyor. Ancak “Kosmos”, yönetmenin “Beş Vakit” ile birlikte en rahat anlaşılan filmi olduğundan, ne yazık ki dünyasına dair ‘yenilik yaptı yine!’ duygusunu barındırmıyor içinde.


Türkiye’de ‘postmodern sinema’ diye bir şey varsa herhalde bunun müsebbibi olarak Reha Erdem anılmalı. Öyle ki minimalist sanat filmlerini rafa kaldıran üretimiyle, farklı, yenilikçi ve çığır açıcı olanı bizlerle buluşturmayı tercih ediyor yönetmen çoğu kez. Her filmi için değişik bir macera ve sinefil açlığını doyuran bir sinema yolculuğu yorumunu yapmak mümkün.


Üç Reha Erdem filmi, sinema tarihimizin sayılı yapıtları arasında!


Zaten özellikle de “Kaç Para Kaç” (1999), “Korkuyorum Anne” (2004) ve “Hayat Var”ın (2008) bu eğilimleriyle Türk sineması tarihinin sayılı yapıtları arasında anılmaları gerektiğini düşünmekteyim. Öyle ki ülkemizde yapılmaya cesaret edilemeyen şeyleri, hem de dünya sineması seviyesinde ortaya koyan eserler bunlar. En önemlisi de o ‘geleneksel sinema anlayışı’mızdan sıyrılan yapıtlar olmaları elbette.


Ancak Reha Erdem, her filminde farklı bir şey üretme sevdasında olduğundan kimi zaman kendi sinemasının gizeme açılan kapısından aşağı yuvarlandığı görülebiliyor. “Kaç Para Kaç”ın kara film alanında, “Korkuyorum Anne”nin de Jiri Menzel ekolünden sosyal komedilerinde farklı bir formülüne açıldığı söylenebilecekken, “Hayat Var”, Türk işi bir masal idi. Birçok yönetmenden ve film modelinden belsenerek ‘Reha Erdemesk’ bir şey çıkarıyordu karşımıza. Türk sineması tarihinin belki de en iyi filmiyle yüzleşmemizi sağlıyordu.

“Beş Vakit” ile beraber en sıradan ve rahat anlaşılır filmi


Fakat belli ki yönetmen bazen projelerin arasındaki sene aralığını açmayıp hızlı üretim yapınca sinemada çokça gördüğümüz filmlerin ya da formüllerin yine kaliteli ve profesyonel örneklerini üretebiliyor. “Kosmos” (2009) da işte “Beş Vakit” (2006) ile beraber yönetmenin filmografisindeki bu alana katılıyor. Öyle ki her iki film de sonuna kadar sinema duygusu depoluyorlar. Ancak yönetmenin hem en kolay çözülebilir hem en rahat anlaşılır hem de sinema izleyicine en uygun filmleri.


“Beş Vakit”in köy hayatına dair uyguladığı hikayeyi çoğu Avrupa filminde görmek mümkün iken, “Kosmos” da Tarkovsky’nin film modelini birebir Türkiye’ye, Kars coğrafyasına uyarlıyor. Birçok dini ve dilsel müdahale ile bir bütüne ulaşmanın peşine düşüyor. Tamam ülkemizde gri filtre ile çekilmiş, mistisizmin üzerine giden, metaforlarla yürüyen, bunlar ışığında da öznel dünya kuran filmlerin sayısı çok az.

Alegorik bir dünya


Geçtiğimiz yıl izlediğimiz Tayfun Pirselimoğlu imzalı “Pus” (2009) ile rakip bu konuda “Kosmos”. Ama orada kapitalizm ve metropol hayatının sıkışmışlığı bir karakter üzerinden anlatılıyordu. Burada ise alegorik bir sıkışmışlık mevcut. Bütün dünyanın ya da Türkiye’nin bir portresini çıkartmanın peşine düşmüş Erdem. Bunun için de yine bir karakterin, Kosmos’un (Türkçe anlamıyla dünya) hikayesine odaklanıyor.


Onun kasabaya gelip hıristiyanlıktaki ‘healer’ (iyileştirici mistik öğe) işlevini üstlenmesini anlatıyor. Bunu yaparken de sömürülebilecek abartılıktaki karakterler soğukkanlılıkla sinemalaştırıp postmodern bir dünyanın içine yerleştiriliyor.


“Hayat Var” modelinin Tarkovsky durağı

 

Ancak yönetmen, bunu yaparken Tarkovsy’nin film modelini ödünç almış. Özellikle “Nostalghia”da (1982) bir kasabaya günah çıkartmaya gelen rahibe çokça benziyor Kosmos. Ancak Erdem, belli ki “Hayat Var” sonrası farklı bir yola açılmak istiyor. “Kosmos” da bu yolun Tarkovsky durağı olmalı.


Öyle ki orada ‘Hayat’ adlı ana karakterin ardından burada da yine alternatif çizgi roman anti-kahramanlarını andıran bir tiplemen olan ‘Kosmos’un izini sürüyor. Onun ekspresyonist makyajlarla donatılmış olması, sessiz sinemadaki o akıma göre tepki vermesi ve absürd komedi alanına kayması da zaten “Hayat Var” modelinin yolunu izlediğini ispatlıyor “Kosmos”un.


Ancak nihai sonuca baktığımızda, ‘ses dalgası’ ve ‘mezbaha’ gibi metaforik ‘tükenme’ anlatan öğelerin araya girişleriyle yaratılan hipnotize edici atmosferin kullanıldığı daha sarsıcısı Tarkovsky filmleri görebildiğimiz söylenebilir. Üstelik burada aşk duygusu, orta yaşın seks arzusu, çocuk kaybolması gibi konular zekice inceleniyor ona da okeyiz.


Yaratılan ana karakter, hipnotize edici dünyaya uyum sağlama konusunda sıkıntı yaşıyor


Fakat Reha Erdem, bu ‘Tanrının gönderdiği yabancının kasabaya girişi’ konseptini uygularken Kosmos karakterini hiç konuşmayan bir şekilde çizseymiş hipnotik ve soyut atmosfer daha iyi işlermiş. Özellikle de onun ne olduğunu anlasak da, yönetmenin sürekli ‘Allah’ odaklı diyaloglarla izleyicinin anlamasını sağlamak istemesi, filmin tonunu ve öznel dünyasını bozuyor.


Halbuki kırmızı ojeyle kendilerini boyayarak aşkıyla uçtukları sahnedeki sinemasal müdahale başta olmak üzere, yönetmenin kendi sanatını estirdiği birçok an var burada. Gökten düşen şeyin üzerine gidilmesi de mistik alt metinleri güçlendiriyor. Hatta askerlik meselesi ile dinin çatışmasıyla ilgili ilginç düşünsel öğeler de açılıyor.


Erdem’in filmi hem sinemasal hem de metinsel olarak derin bir yolculuk sunuyor uzun lafın kısası. Ancak absürd komedi yaratma konusunda daha cesur olması ve altenatif çizgi roman estetiğinde görsel olarak daha dışavurumcu takılması gerekirmiş. Bir de tabii son 30 dakikayı atıp kıvamında bıraksaymış, hikayenin derdini anlatma konusunda leyhine yansırmış bu durum, ona da şüphe yok!

 

Künye:

Kosmos
Yönetmen : Reha Erdem

Oyuncular : Sermet Yeşil, Türkü Turan, Hakan Altuntaş, Sabahat Doğanyılmaz

Süre : 122 dk.

Yapım Yılı : 2009

 

Önceki ve Sonraki Haberler